Sinemaseverler bilir, yazımızın başlığı aslında 1976 tarihli bir Hollywood yapımından alıntı!
Filmin hikayesine girmeyeceğim, ama dönemin Amerikan başkanı Nixon'u görevden ayrılmaya zorlayan süreci anlattığını söylemekle yetinelim.
Filmi izlerken Amerikan derin devletinin kendi yerleşik dinamiklerini sessiz sedasız dikte ettirdiğini hissedersiniz.
*
Amerikalıların 50 sene kadar önce çektiği bu film, Türkiye'de her yerel seçimden sonra yeni baştan sahnelenir.
Senaryosu aynı olsa da aktörleri, başrol oyuncuları değişir.
Küçük bir Anadolu kasabasından İstanbul gibi mega kentlere kadar memleketin tüm Belediyelerinde yeni seçilen başkanların ilk işi, kendi ekiplerini oluşturmak olur.
*
Eski başkandan kalan ekipler görevlerini muhafaza etmeye, mümkünse terfi etmeye çalışır.
Birçoğu kırmızı kart görür, önemli bir kısmı mahkeme kapılarını aşındırır, bir kısmı ise sessizce değişimi sineye çeker.
*
Başkanlara bu dönemde birçok yerden isimler tavsiye edilir.
Partiden, cemaatlerden, sivil toplum örgütlerinden, hemşerilerinden, arkadaşlarından ve akrabalarından birçok kimse yeni başkanların beğenisine sunulur.
Başkanlar, bir yandan siyasi dengeleri tutmaya çalışırken öte yandan güvenebilecekleri adamları seçmeye bakar.
*
Başkanlar için güven duygusu, seçecekleri ekiplerde bir numaralı kriterdir.
Belediyenin mutfağına giren kimselerin sadık, ketum ve esnek kimselerden olmasını isterler.
Bu anlaşılır bir durumdur.
Siyasi bir kurumda çalışıyorsanız sadakat gereklidir.
Kurum içinde konuşulanların dışarı sızmaması, yasaları uygularken belediyeciliğin gerektirdiği günlük reflekslere uygun hareket etme kabiliyeti, bir belediye bürokratı için elzemdir.
*
Velakin işin bir de liyakat boyutu var.
Belediyeciliğin yarısı mühendisliktir: Şehir planlaması, ulaşım, altyapı gibi!
Diğer bir yarısı da işletme kültürüdür: Toplu taşıma, zabıta, atık yönetimi, sosyal hizmetler misali işler için iyi işletmeciler gerekir.
Bu konularda liyakatli kimselerle çalışmazsanız hem belediyenin parası çar çur olur, hem de kısa zamanda başarısız etiketi siyasi makamın alnına yapışır.
Evet efendim, sepet efendimci bürokratlar faydadan çok zarar getirir. Makbul olan yanlış yaptırmayan, sözü ağır, karakterli yönetici kadrolarıdır.
*
Bütün bunların yanı sıra iyi bir belediye bürokratının sosyal ilişkilerinin başarılı ve estetik duygusuna sahip olması da gereklidir.
Ailevi sorunları olan, yaptığı işlerden zevksizlik fışkıran bir belediye bürokratı ile çalışmak Başkanlar için yüktür.
*
İşin dürüstlük kısmına hiç girmiyorum.
Sadece Belediye Bürokratlarının değil, tüm insan evlatlarının dürüst, ahlaklı, terbiye görmüş kişiler olması gerekir.
Ha, diyorsanız ki dürüstlük bu dönemde geçer akçe değil; o konuda polemiğe girmem.
*
Sözün kısası, bu günlerde memleketin irili ufaklı tüm beldelerinde "Başkanın bütün adamları" filmi yeni baştan çevrilirken bize de Belediye Reislerine kolaylıklar dilemek düşer.
Küçük bir de not ekleyelim:
Mutlu son için liyakatli, çalışkan, zevk sahibi, sosyal ilişkileri güçlü ve dengeli isimlerden kadrosunu kuranlar, gelecek sezonlarda filmin devamı niteliğinde serilere imza atabilirler.
Yok eğer ilk düğme yanlış iliklenirse sonra filmin sonu, görevden ayrılan başkanınki gibi olur.