Seçimdi, geçimdi derken memleketin gerçek meselelerini ıskalıyoruz.
İki gün önce yayınlanan ve aslında çok da önemli olan bir haber pek yankı bulmadı.
Türkiye'nin nüfus artış hızının Avrupa ortalamasının altına gerilediğinden söz edilen bu habere göre memleketimizde nüfus artışı neredeyse durmuş vaziyette.
Artan ekonomik sorunlar nedeniyle insanlarımızın çocuk yetiştirmesi gün geçtikçe zahmetli olmaya başladı.
Yarınlarına olan inancın azalması, yaşam standartlarımızın ve satın alma gücümüzün düşmesi nüfus artışının durmasındaki ana sebep.
Ekonomik sorunlar, evlilik yaşının gecikmesine ve boşanma oranının da artmasına neden oluyor.
Bir ülkenin en önemli zenginliklerinden birisi olan yetişmiş insan gücünün azalmakta olması hiç de hayra alamet değil.
Genç nüfustaki artış hızının durma noktasına gelmesi kadar insan kaynaklarımızın eğitimi ve sağlıklı yetişmesi gibi konularda sıkıntılar azalacağına artıyor.
Bütün bu sorunlara, çevre ülkelerden gelen sığınmacı sayısında ipin ucunun fena halde kaçmış olmasını eklemek lazım.
Ülkemize gelen sığınmacılar, Afganistan, Irak, Suriye ve Kuzey Afrika ülkelerindeki zorlu yaşam koşullarından kaçıyor.
Ekonomik durumları bizden kötü ve nüfus artış oranları ise bizim çok üstümüzde seyrediyor.
Biz kendi evlatlarımızın eğitimiyle, sağlığıyla, yaşam standardıyla yeterli imkânları sağlayamazken bir de sığınmacıların yarattığı ek yüklere maruz kalıyoruz.
Sığınmacıların etnik ve kültürel anlamda bize entegre olabilecek bir kültürden gelmiyor olmaları da bir sorun; ancak bunun ötesinde beslenme, barınma, eğitim, sağlık, altyapı, içme suyu, enerji gibi birçok alanda yük oluşturdukları inkar edilemez.
Türkiye'de doğuştan Türk vatandaşı olanların nüfus artış hızı durma noktasına gelmişken sığınmacılar konusunda izlenen açık kapı politikasının bilimsel bir izahı olamaz.
Türkiye, bir an evvel Dünyanın sığınmacı deposu olmaktan kurtarılmalı, yabancılara vatandaşlık verilmesi konusundaki şartlar zorlaştırılmalı, mümkün olan en kısa sürede sığınmacıların kendi ülkelerine geri dönmeleri doğrultusunda bir strateji geliştirilmelidir.
Aksi halde süren ekonomik sorunlarımızın çözümü daha da zorlaşacak ve ne yazık ki iç barışı tehdit eden sosyal sorunlarla yüzleşmek zorunda kalacağız.
Bu meselenin partiler üstü bakılması gereken gerçek bir beka sorunu haline geldiğini ne zaman idrak edeceğiz?