Akın Üner

KADEF, KARDEF, SİYASET, MEMURİYET

Akın Üner

Geçen bir tanıdık "Abi sen bilirsin, memurların hemşeri derneklerine başkan olması yasak değil mi?" diye sordu.

Dudak büktüm. Uzun bir "yooo!" çektim. "Niye yasak olsun ki?"

Aslında bu soru tamamen yersiz sayılmaz. Zira her seçim öncesi olduğu gibi hemşeri dernekleri yine siyasetçilerin ziyaretgâhı haline geldi.

Sosyal medyada ve haber sitelerinde görüyoruz, hemşeri derneklerinin başkanları her gün bir başka siyaset erbabıyla fotoğraf veriyor.

Öyle olunca da memuriyetten geçimini sağlayan dernek yöneticileri, müdürlerinden çok siyasetçilerle muhatap oluyor.

Dahası egosu şişmiş kimi devlet memurları, siyasi partilerin üst düzey yöneticilerine ve kendilerini uyaran amirlerine posta koymaya kalkacak kadar sınırları zorlamaya başlıyorlar.

Sizin anlayacağınız, hemşeri derneğine hasbelkader yönetici olan arkadaş, paralel devletçilik oynamaya bile kalkıyor.

*

Eskiden devlet memurlarının dernekçilik yaptıkları pek görülmezdi.

Velâkin son dönemde dernekler mevzuatı öyle bir hal aldı ki defterleri tutmak, bütçesini denkleştirmek, beyannamelerini vermek için her derneğin epey kürek kâğıt işi oluyor. Bu nedenle dernekçilik muhasebecilerle memurlar ve biraz da emeklilerin işi haline geldi.

Hemşeri derneklerinin siyaset dünyasıyla ilişkiler kurmanın kestirme yolu olduğunu zanneden bazı hırslı memurlar da bu işe meylediyor.

Hoş, dernek yöneticisi olduğu için müdür, daire başkanı, başhekim olan kimse görmedim ben. Dahası dernek yöneticiliğinden siyasete atlayabilenlerin ulaşabildikleri en yüksek makam belediye meclis üyeliğini geçmiyor. Ki görebildiğim kadarıyla bu dönemki Belediye Meclisi Listelerinde dernekçilikten gelme pek kimse yok. 

*

Aslında Devlet memurları kanununu ve kendisini sınırlayan yasal çerçeveyi iyi bilen, aklı başında memurlar için hemşeri dernekçiliği sorunlu bir iş değil.

Misal her ikisi de iyi birer devlet memuru olan Balkan Türkleri Derneği başkanı İbrahim Özdemir ve Samsun Mübadele Derneği başkanı Kadir Tatar gayet başarılı götürüyor bu işi.

Lakin bu konuda dozajı ayarlamayanlar da var. Hızını alamayıp siyasi partilerin seçim koordinasyon merkezlerinde, adayların siyasi programlarında filan boy gösterenleri de görüyoruz.

Haliyle devlet memurları kanunu da derneklerin tüzel kişilikleri de zarar görüyor.

*

25 yıldır hemşeri dernekçiliğinin içinde olan birisi olarak, siyaset kurumu kadar hemşericiliğe zarar veren başka bir şey görmedim.

Siyasetin ruhunda rekabet ve kavga vardır.

Hemşeri dernekçiliği ise birlik ve beraberlik duygusu üzerine kurulur.

Haliyle siyasette hemşericilik, hemşericilikte de siyaset makbul görülmez.

Dahası sürdürülebilir değildir.

Bunun en bariz örneklerini Kavaklılar Federasyonu ve Rumeli Federasyonunda yaşayarak gördük.

İsim konuşmaya gerek yok, ama dikkatli gözlerden kaçmamıştır.

KADEF'in iç dengelerini bilemiyorum, bu nedenle uzun uzadıya yorum yapmak bana düşmez. Ancak görebildiğim kadarıyla üst düzey yönetiminin siyasete girmek istemesi hemşeri camiası içinde kırılmalara yol açtı.

KARDEF'te ise Büyükşehir seçimlerinde iki hemşeri aday arasında birinin lehinde taraf görüntüler verilmesi, camia içinde hiç hoş karşılanmadı. Dahası siyaset dünyası da bunu hoş karşılamamış olacak ki namzet gösterdikleri isimler meclis listesinin makbul yerlerinde kendilerine yer bulamadılar. Bu uğurda kamu görevlisi yöneticilerin hal hareketlerinin yarattığı rahatsızlık da cabası!

Bakalım yerel seçimler sona erdikten sonra hemşeri camiaları kendine çeki düzen verecekler mi, yoksa siyaset denen kımıl zararlısı nedeniyle dağılıp parçalanma sürecine mi girecekler?

Hep beraber göreceğiz.