Üç-beş yıl önce e-devlette soy kütüğü bilgileri yayımlanınca ben de merak edip bakmıştım. Acaba benim dedeler nereliydi? Gerçi, rahmetli dedem Tangutzade Medeni Bey aile öykümüzü anlatmıştı. Samsun'a ki, onun tabiriyle Canik sahiline gelişimiz, ta Çelebi Mehmet zamanına dayanıyormuş. Çok eski Samsunluyuz yani, biliyordum ancak yine de bir bakayım dedim.
Büyük büyük dedelerimden bazılarına o çok eski zamanlarda tımar ve zeamet verilmiş. O yüzden aile dallarımızdan birinin lakabı Zaimoğulları olmuş. Demem o ki, kadim dönemlerden bu yana her zaman şehrin elit ailelerinden birisi olmuşuz. Rahmetli babaannem benim evlenip çoluk çocuğa karışmamı çok istedi. Lakin ben hiç öyle bir hayat istemedim.
Neyse canım, şahsımla ilgili bu kadar bilgi vermiş olmak açıkçası beni rahatsız etti. Kara budun halkla ve okurlarla fazla içli dışlı olmayı sevmem. İlla da benimle konuşmak istiyorlarsa danışma ücretini ödemeleri lazım!
Aslına bakarsanız benim, eğitim gördüğüm İstanbul'dan sonra tekrar memlekete dönmeme pek kimse ihtimal vermiyordu. Hatta ben bile düşünmüyordum. İstanbul'un ardından biraz Paris, biraz Londra yaptıktan sonra değil Samsun, ülkeye dönmem bile düşük olasılıktı. Ancak şimdi çok fazla ayrıntısına girmek istemeyeceğim mücbir bir sebepten, güçlü bir duyguya kapılmamdan dolayı dönmüştüm Samsun'a. Beni bir ahu gözlüye zebun etmişti felek!
Peki bu dönüşten pişman mıyım? Asla. Sonuçta kişisel hayatımda insanı zaafa düşüren duygulara hiç yer vermesem de, üç şeyden hiç vazgeçemedim: Samsunluluk, Türk olmak ve Atatürk'ü sevmek?
Samsun'un farklı yerlerinde yaşamış birisi olarak iki binli yıllarda hep Atakum'da ve şöyle sahile nazır yerlerde yaşadım. Samsunluluğum, onunla ilgili şeylere dikkat kesilmeme sebep oluyor, doğal olarak.
İşte bu merak ve araştırma duygularım bende Samsun'daki belediye başkanlarını araştırmak isteğini uyandırdı. Durun yahu! Hemen de bir heyecan! "Yoksa Uygar Hoca Samsun belediye reisi mi olacak?" diye velveleye vermeyin ortalığı. Bu arada bakın, cümleyi doğru yazdım. Yani "aday mı olacak?" demedim. Doğrudan doğruya, başkan mı olacak dedim. Çünkü ben bir yere aday olmam! Oranın başkanı olurum. Ancak bana hemen her partiden zaten bu teklif yıllardır gelir. Hatta biliyorsunuz, Samsun'u geçtik, geçen ilkbaharda Reis-i Cumhur'luk teklifleri de vardı. Türkiye gibi ülkelerde politika yapmaya karşı olduğum için, maalesef memleketi kurtarmamıştım!
Ne diyordum yav? Hah, tamam? Samsun belediye başkanlarını araştırırken, ilginç bir isim çıktı karşıma: Papasoğlu Yorgaki Efendi veya Yeoryos Papazoğlu?
La arkadaş, meğer bu Papazoğlu nam şahsiyet, 1908-1909 yıllarında Samsun şehremini olarak görev yapmış. Samsun'un on ikinci şehremini olan Papasoğlu Yorgaki Efendi, belediye başkanlığına 1908 yılı Ağustos ayında atanmış. Şubat 1909'da ise istifa etmiş. 25 Nisan 1914 tarihindeyse, muhtemelen yine Samsun'da ölmüş ve buraya defnedilmiş. Tabii Osmanlı döneminde Samsun'da sadece benim dedelerimin de aralarında olduğu Türkler değil, Rum ve Ermeniler de yaşıyorlardı.
Demem o ki, Samsun'un Rum belediye başkanı bile olmuş. Ama o bile şehrin yerlisiymiş; Samsunluymuş!