Sitedeki ilk köşe yazımın okunma rekorları kıracağını tahmin ediyordum ki, aynıyla öyle olmuş. Genel Yayın Yönetmeni arkadaş arayıp da "hocam, rekoru bekliyordum ama Allah aşkına Kamçatka Yarımadası ve dünyanın en güneyinde bulunup, dünyanın sonu denilen Arjantin'in Ushuaia kentinden bile okunmasını hayretle karşıladım" demez mi? Tabii, Uygar Tankut Hoca'nın enternasyonal ve üniversal çizgisini bilmeyenler için şaşırtıcı. Bense ona, "oralar normal, bak bakalım Burundi'den okunmuş mu?" diye sordum. Okunmamış. Sonra, "Niye dünyanın en geri kalmış ülkesi Burundi?" diyorlar. Bilmem anlatabildim mi?
Neyse azizim? Fikri Ellibeşoğlu isimli şahıs benimle ilgili bir şeyler yazmış. Yazmış diyorum çünkü tenezzül edip de okumadım bile. Bir arkadaş anlattı. Yazısında, benim adımı duyunca İlyasköy pazarında bir koli yumurtayı patadanak elinde düşürdüğünü ve kırdığını, sonra da pazarcıya parasını verdiğini anlatmış. Oh? Sevindim valla. Bir de "yok şuna şöyle der, buna böyle yapar, Samsun'un altını üstüne getirir" falan da yazmış. Ah be birader! Benim Samsun sınırlarına sığmayacak kadar yüce bir şahsiyet olduğumu fark edememiş halen. Samsun'un küçük siyaseti sahasıyla ne işim olur Alla'sen? Onlar benden parası karşılığı randevu istiyorlar da yine de kabul etmiyorum.
Şimdi gelelim yazının başlığına. Kabul edin, muhalif ya da muktedir, hepiniz merak ediyorsunuz cevabını. Kılıçdaroğlu neden yıkamadı Erdoğan iktidarını? Ne oldu da başaramadı? Öyleyse sıkı durun, emniyet kemerlerinizi bağlayın, hamile olanları uzak tutun, bu yazıyı çocuklarınızın erişemeyeceği yerlerde saklayın! Çünkü cevabını yazıyorum.
Muhalefet cephesi için benim dışımda tek doğru isim vardı. O da Erdoğan'a karşı Erdoğan! Yani muhalefet de Erdoğan'ı aday göstermeliydi. Ne oldu, yoksa şaşırdınız mı? İşte seçmenin cemi cümlesi de böyle şaşırıp kalacaktı.
Bugün Erdoğan çıkıp "bana oy vermeyin" dese "Reis şaka yapmıştır ona vereceğim" diyen kocaman bir kitle var. Hatta bizim hatta şoförlük yapan Fışkı Volkan var mesela. Diyor ki, "muhalefet bizzat beni aday göstersin, ben yine gidip Tayyip'e veririm!" Bu kadar müntesip bir kitleyi ikna etmek çok zor bir mevzu. Fışkı'yı da iyi tanırım, kırmızı ışıkla inatlaşan adamdır.
İşte böyle bir kitleye karşı taktik değiştirip, Hababam Sınıfı'ndaki Badi Ekrem gibi ciridi dönerek atmak lazımdı. Bunu kimse akıl edemedi. Edemez de. Çünkü bu akıllar bir tek bende var.
Bu arada geçen yaz beni Çatalçam'daki yazlığımda ziyaret edip, muhalefetin ortak adayı olmamı teklif ettiler. Kabul etmedim tabii ki. Zira bu orantısız güç olurdu. Hem zaten Türkiye benim iktidarıma hazır değil. Bunun olması için üç Aydınlanma Çağı, ikişer Rönesans ve Reform, bir de Sanayi İnkılabı geçirmesi lazım bu ülkenin.
Son olarak ismini vermek istemediğim bir şahıs benim için sağda solda, "muhalefetin başına geçecek" falan diyormuş. Ah? Ahhh? Benim adım Uygar Tankut! ABD'nin başına geç diye yalvarılmış adamım, o tür koltuklar küçük gelir bana.
Bakın bu yazım en çok Washington D.C.'den okunacak, aha da buraya yazıyorum!