Başlığa bakarak şehri Samsun'da bir korku filmi çekileceğini zannetmeyin.
Ben size daha da kötü bir haber vereceğim: Okuyacaklarınız bir film senaryosu değil, yakın gelecekte gerçekleşmesi pekala mümkün bir felaketin öyküsü!
***
Libya'da altı bin kişinin hayatını kaybettiği Daniel Fırtınasında Derne kentinin dörtte biri tamamen yok oldu.
İki barajın yıkılması sonucu 50 metreyi aşan sel suları birçok köyü ve mahalleyi haritadan sildi.
Bulunabilen cesetler kent meydanlarında toplandıktan sonra toplu mezarlara defnedildi.
Yıkılan barajların etki sahası dışında da üç metre yüksekliği aşan seller yüz elli evi tamamen yıktı.
Kurtarma ekiplerinden çok sayıda kişi de yaşamını yitirdi.
Oluşan maddi hasarın boyutları tam olarak bilinemiyor.
***
Libya'daki fırtına, sadece bu ülkeyi etkilemedi.
Hatta fırtınanın başladığı nokta, Bulgaristan'ın Karadeniz kıyılarındaki Burgaz.
Bu ülkede rekor yağışlar sonucu köprüler yıkıldı, sel sularına kapılan dört kişi öldü.
Bizim Trakya Bölgesinde de can kayıpları oldu. Kırklareli'nde 5 kişi, İstanbul'da da 2 kişi sel sularına kapılarak hayatını kaybetti.
Son zamanlarda sel felaketi haberlerine alıştığımız için bizim medya bu haberi çok da umursamadı.
Daniel veyahut Ortodoğu dillerindeki söylenişiyle Danyel fırtınasının sonraki adresi Yunanistan oldu.
Volos'ta taşan nehir, bir köprüyü ve bir huzur evini yıktı. Atina ? Selanik arasındaki karayolu ve demiryolu kapandı. Teselya ve Larissa kentleri tamamen sular altında kaldı.
Sel sularının yüksekliği 9,5 metreyi buldu.
Ülkede 15 kişi öldü, 2 kişi de halen bulunamadı.
Fırtına, buradan güneye indi, tüm Akdenizi geçtikten sonra Libya'yı vurdu geçti.
Ağır tahribat yaptıktan sonra Mısır'a yöneldi ve burada hız kesti.
***
Bilim insanları, kasırgaların ekvatoral bölgelerde olduğunu söylüyor, ancak Daniel Fırtınasının şiddet bakımından kasırga şiddetine çok yakın olduğunun da altını çiziyor.
Akdeniz havzasında şiddetli fırtınalar elbette mümkün; ancak bu şiddette olana pek rastlanmıyor.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle bu tür kasırgamsı fırtınalara daha sık rastlanabileceğini de belirtiyor.
Dahası Daniel Fırtınasının Afrika yerine Akdeniz kıyılarımıza yönelmediği için şükretmemiz gerektiğini de belirtiyorlar.
Aksi halde Antalya, Mersin, Adana ve Hatay'da Libya'dakine benzer korkunç bir felaketle karşılaşabilirdik.
***
Karadenizde bu şiddette fırtına olmaz mı?
Belki bu kadar değil ama Karadenizin sularının normalden fazla ısınması nedeniyle buna yakın şiddette felaketlerin olması gayet mümkün.
Daniel Fırtınasının Bulgaristan kıyılarında başlayıp bizim Trakyamızdan Yunanistan'a dönmesi manidar.
Mazallah İstanbul üzerinden doğuya yönelse neler olur!
Daha evvelki yıl, Kastamonu'nun Bozkurt ilçesinin hasar gören barajın da etkisiyle neler yaşadığını unutmadık değil mi? O felaketin bilançosu en az 65 can kaybıydı.
***
Gelelim Samsun'a:
Bu yıl başından beri birkaç kez sel suları kentimizi vurdu.
Yerel yöneticilerimiz rekor mertebede yağmur düştüğünden şikayet etti. Belki de haklıydılar.
Ancak iklim değişikliği artık bir gerçek ve belli ki sıklıkla şiddetli yağmur gerçeğiyle yüzleşeceğiz.
Kentimizin altyapısının vasatın üstünde bir yağmuru bile kaldıramadığı ortadayken afetin ürkütücü değerlere çıkması senaryosunda neler yaşayabileceğimizi düşünmek zorunda değil miyiz?
Sanayii sitesinde biraz da şakayla karışık kayık yüzdürerek, "Samsun Venedik oldu" deyip geçiştirerek gerçeği örtemeyiz ki!
***
Senaryoyu yazalım mı?
Romanya üzerinde mayalanan kuvvetli bir fırtına, Karadenize doğru hızla geliyor.
Batı Karadenizde kıyı bandında epeyce hasar bırakıyor ama normalden fazla ısınan deniz suyunun etkisiyle Canik Dağlarının kuzey yamaçlarına çarpan fırtına yüklü bulutlar Atakent'ten itibaren Samsun'u vurmaya başlıyor.
Meteoroloji önceden uyardığı için vatandaşlar evlerine çekilmiş, yerel yönetimler teyakkuzda.
Kocadağ eteklerine çarpan yağmur bulutları dereleri taşırıyor.
Atakumdaki dereler taşıyor. İlçedeki tüm alt katları su basıyor. Sitelerin otoparklarını, tramvay hattını ve Atatürk Bulvarını basan sel suları, bazı yerlerde bahçe duvarlarının yıkılmasına yol açıyor.
İlk kötü haberler bu sırada gelmeye başlıyor. Sel sularıyla dolan alt katlarda yaşlı insanlar ve küçük bebeklerin boğulduğu anlaşılıyor.
Fırtına Baruthaneyi aşıp İlkadım ilçesine geldiğinde dertler büyüyor. Derecik köprüsüne sular doluyor, çevre yolu kapanıyor.
Barış Bulvarı ve Ağabali Caddesi gibi eski dere yataklarında yollar yarılıyor. 100. Yıl Bulvarı yer yer yarılıyor. Saahthane, Subaşı, Cumhuriyet Meydanı gibi yerlerde sular metrelerce yükseliyor.
Valilik Binası ve Belediyeye ait binalara ulaşmak imkansız hale geliyor.
Sanayi sitesindeki sel suları bazı dükkanların yıkılmasına sebep oluyor.
Evlerin alt katlarında boğularak hayatını kaybedenler olduğu gibi sokaklardaki kimsesizler ve dilenen sığınmacı çocuklarından kaç kişinin öldüğü tam olarak tespit edilemiyor.
Kirazlık tarafında ana yolda heyelanlar oluyor. Atatürk Bulvarı bazı noktalarda kapanıyor.
Fırtına bir saat içinde Tekkeköy üzerinden Çarşambaya ve Termeye ulaşıyor.
Barajlar aniden dolunca mecburen kapaklardan bırakılan sular Yeşilırmağın iki yanındaki mahalleleri basıyor.
Ancak asıl büyük hasar Terme ilçesinde oluyor.
Yukarıda ırmağı kontrol edecek bir baraj da olmadığı için taşan ırmak ilçeyi adeta önüne katıyor.
***
İçiniz karardı değil mi?
Ancak bu korkunç senaryo, günün birinde gerçekleşirse emin olun kimse şaşırmayacak.
Böyle bir senaryoya karşı altyapımızın ne halde olduğunu görüyoruz zaten.
Buna göre kentlerimizi sil baştan tasarlamak da çok mümkün değil.
Ancak en azından acil müdahale planlarını yapmak zorundayız.
Belediyelerimiz, kamu kuruluşlarımız, hastaneler, AFAD ve Kızılay gibi kuruluşlarımız bu korku senaryosuna hazırlıklı olmalı.
Kritik kurumlarda görev yapan yönetim kadrosunun liyakat esesina göre seçilmesi, personelin eğitilmesi ve iş makinası ihtiyaçlarının karşılanması hayati önem taşıyor.
Vatandaşlarımızın da böyle bir felaket ile yüzleştiğinde ne yapması gerektiğini öğretmemiz lazım.
***
Korku filmlerini sadece sinema salonlarında izlemek dileğiyle!