Efendim, Ermeni terör örgütlerinin Türk diplomatları şehit ettiği yıllarda yurt dışına çıkan vatandaşlarımıza sıkıca tembihlerlerdi. Biri çıkar da size "nerelisin" diye sorarsa hemen Türk olduğunuzu söylemeyin, çok mecbur kalırsanız "İstanbul'dan geliyorum" diyerek geçiştirin derlerdi.
Zira Fransa'da, İngiltere'de, Belçika'da filan Ermeni kökenli bazı tipler, yalnız yakaladıkları Türkleri dövüyordu. Sonra da bizimkileri kavga çıkarmakla itham ediyor, Batılı ülkelerin yetkilileri de kendi vatandaşı olan Ermeni sopacıların lehinde işlemler yapıyordu.
İstanbulluyum demek, olası bir mağduriyete karşı alınan bir tedbirdi aslında.
Velakin bendeniz naylon milliyetçilerden olmadığım için ve tabii biraz da gençliğin verdiği delikanlılıkla bu tembihlere hiç uymadım. O yıllarda birkaç Avrupa ülkesine seyahat ettim, her defasında soranlara "Türk'üm" cevabını verdim, hiç de başıma bir dert gelmedi. Belki de hiç Ermeni'ye denk gelmedim, belki geldim de bana bulaşanına rastlamadım; ama son tahlilde ben Avrupa'ya çıktığımda hiç "İstanbullu" olmadım.
BALKAN TÜRKÜYÜZ BİZ BE YAV!
Bizim atalar Balkanlardan gelmiş. Rahmetli dedem, soranlara kendisini şöyle tanıştırırdı: "Selanik vilayeti, Kavala sancağı, Sarışaban kazası, Muratlı köyünden mübadil edilmiş, Atatürk'ün hemşerisi, Türk oğlu Türk, Yakupağa oğlu Ahmet"
E, bizim nesilden İstanbullu da çıkmaz, Türkiyeli de!
Türküz biz yahu, ne mutlu bize!
SAMSUNLUYUZ, SAMSUNCUYUZ
Yurt dışına çıkınca Türk'üz diyen bizim kızancıklar, yurt içinde dolaşırken de "Samsunluyuz" derler.
Çok ısrar edilmediği sürece "Balkan Türküyüz, mübadiliz, Selanikliyiz" filan diye mikromilliyetçilik yapmaya tenezzül etmezler.
Siz bakmayın bazı haddini bilmezlerin "biz şu kadar yüzbin kişiyiz, bir araya gelirsek şu kadar vekil, şu kadar belediye reisi çıkartırız" diye dolaşmalarına! Böyle konuşanlar, hem kendi insanını tanımadıklarından hem de başka etnik gruplarda yaygın olan mikro hemşerici anlayıştan etkilendiklerinden böyle söyler.
Gerçek şu ki, bizim insanımızda aşiret kültürü de cemaat kültürü de yoktur. Etnik kavgalara ne alet oluruz, ne de bu kavgalara taraf!
Bizim insanımız, hangi siyasi partiye oy verirse versin, hangi hayat görüşüne göre yaşarsa yaşasın, Atatürk'ün hemşerisi olma bilinciyle hareket eder: Ne mutlu Türküm diyene felsefesine ve Cumhuriyete gönülden bağlıdır.
GELENEKLERİ YAŞATAN İKİ DERNEK
Ancak bu bizim insanımızın kendi kültürüne ve kimliğine bağlı olmadığı anlamına asla gelmez.
Mübadelenin üzerinden 100 yıl, Balkan harbinin üzerinden 110 yıl, 93 harbinin üzerinden 150 yıl geçtiği halde Samsun'a yerleşen Rumeli göçmenleri kendi sofra kültürüne, türkülerine, geleneklerine ve tarihine bağlıdır.
Samsun'un yaşayan en eski Rumeli derneği olan Balkan Türkleri derneği 20 yıldır aralıksız etli kazan pilavı geleneğini şenlik havasında yaşatıyor.
Samsun ve aynı zamanda Türkiye'nin en eski mübadil derneği olan Samsun Mübadele Derneği de 14 yıldır aralıksız Uluslararası Balkan Tarih Kongresi tertipliyor.
Bunları yaparken de hiçbir siyasi partinin arka bahçesi olmamak kousunda büyük titizlik gösteriyor.
BİZİM KIZANCIKLARIN RİCASIDIR
Bu uzun girizgahı neden yaptım? Çünkü iletişim çağında yaşıyoruz.
Eğer kendinizi doğru anlatmazsanız birisi çıkar size yanlış bir imaj yapıştırır. Bu kötülüğü size yapanlar dışardan birileri değil çoğunlukla kendi içinizden çıkan ve günlük menfaat peşindeki tipler olur.
Elbette yeni valimiz Orhan Tavlı, son derece deneyimli bir isim. Ordu doğumlu olduğu ve Samsun'da kaymakamlık yaptığı için kentimize yabancı değil. Dahası Çanakkale ve Muğla gibi Balkanların havasını ve kültürünü yaşayan vatandaşlarımızın yoğun yaşadığı şehirlerde valilik yapmış. Dolayısıyla kendisine akıl vermek hadsizlik olur. Bizim çabamız, Sayın Valimizi Mübadil vatandaşların talepleri hakkında bilgilendirmekten ibaret.
ALAÇAM MÜBADELE MÜZESİ
Yukarıda biraz değindik. Samsun Mübadele Derneği, Türkiye'nin en eski mübadil derneklerindendir. Bu derneğin girişimi ile Samsun İl Özel İdaresi'nin iyi niyetli çabalarıyla Türkiye'nin Kültür Bakanlığı envanterine kayıtlı ilk Mübadele Müzesi Samsun'un Alaçam ilçesinde açılmıştı.
Bu müzenin yeri seçilirken sadece Alaçam'ın mübadele yaşayan bir ilçe olması değil aynı zamanda tarihi evleri hala ayakta olan bu ilçeden bir Safranbolu çıkartabilmek için oluşturulan projenin harekete geçirilmesi amaçlanıyordu.
Kamunun elindeki tek tarihi yapı bu amaçla tahsis edildi, mübadil vatandaşlar derneklerinin çabalarıyla aile arşivlerindeki anlıları devlet güvencesine inanarak teslim etti. Bunlar envantere geçti ve Müze 2012'de dönemin Kültür Bakanı tarafından törenle açıldı.
Daha sonra İl Özel İdareleri kapatılınca Samsun Büyükşehir Belediyesi bünyesine geçen müze yakın zamana kadar faaliyetlerini sürdürdü.
Lakin Alaçam'daki turizm potansiyelini harekete geçirecek ilave adımlar bir türlü gelmeyince Alaçam Mübadele Müzesi, adeta tek başına kaldı.
Havalimanına ve Samsun merkezine bir hayli uzak olmasına rağmen Alaçam ilçesindeki bir kültür ve turizm destinasyonu olarak geçen yıla kadar yaşatıldı.
Ülkemizdeki ekonomik sorunların ve pandemi sürecinin turizm hareketliliğini azaltmasına karşın müze varlığını sürdürdü.
MÜZE NEDEN KAPALI TUTULUYOR?
Ancak malum müzecilik zor ve pahalı bir iş.
Samsun Büyükşehir Belediyesi, müzenin bakım, onarım, işletme gibi giderleri sebebiyle muzdarip.
Biraz da bu nedenle Müzeyi fiilen kapattı. Gerçi yetkililer bu işlemin geçici olduğunu dile getirseler de şurası bir gerçek ki müze bir yılı aşkın süredir fiilen kapalı.
Bu durum Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi siyasileştirilmek istendi, çünkü Mübadil vatandaşlar tam da Mübadelenin 100. Yılında Türkiye'nin ilk Mübadele Müzesinin kapalı tutulmasından hiç de hoşnut değil.
Ancak Samsun Mübadele Derneği, kendi geleneğinde bulunan siyaset üstü kalma çabasıyla Muhalif Partilere mensup siyasetçilerden bu konuyu güncel politikaya malzeme etmeme ricasında bulundu ve konu büyütülmedi.
Tam da bu sırada önceki valimiz Zülkif Dağlı çok doğru bir zamanlama ile basına bir demeç verdi ve müzenin en kısa zamanda açılacağını açıkladı.
Bu büyük bir memnuniyet yarattı, şimdi herkes müzenin tekrar açılmasını bekliyor.
SAMSUN MÜBADELE DERNEĞİNİN ÖNERİSİ
Bu konuda kalem oynatmadan önce Samsun Mübadele Derneğinin başkanı Kadir Tatar ve önceki başkanı ?ki Türkiye'nin ilk kadın Rumeli derneği başkanı olma özelliğini taşıyor- Olcay Kınay Yanık Hanımefendi ile konuşup bilgi aldım.
Her iki kıymetli başkanımız da aynı şeyi söyledi.
Alaçam'daki müzenin daha işlevsel hale gelmesi için Samsun kent merkezine taşınmasında yarar bulunuyor.
Bunun için de önümüzde bir fırsat var. Derneğin Samsun'un Atakum ilçesinde yaptırmakta olduğu hizmet binasının kaba inşaatı tamamlanmış durumda.
Proje kapsamında bazı imar değişiklikleri yapılması gerekmiş ve bu konuda Atakum Belediye meclisinden kararlar da çıkmış durumda.
Önümüzdeki günlerde Belediye ile revize sözleşme yapılacakmış.
Derneğimizin önerisi, bu revize sözleşme yapılırken üç katlı binanın bir katının Mübadele Anı Evi haline getirilmesi ve bu kapsamda Alaçam Mübadele Müzesindeki eserlerin buraya taşınarak sergilenmesi.
Böylece hem Samsun Büyükşehir Belediyesi bir külfetten kurtarılmış olacak hem de Türkiye'deki tüm Mübadil vatandaşların ilgisini çeken, ulaşılabilir bir Kültür Merkezi kentimize kazandırılmış olacak.
Elbette derneklerin üç kuruş aidat alarak bu tür büyük işleri tamamlaması kolay değil.
Ancak Sayın Valimizin himayesinde Belediyelerimiz ve resmi kurumlarımızın desteği ile bu proje bir an evvel bitirilirse büyük bir iş başarılmış olacak.
DEVLETTE DEVAMLILIK
Devlette devamlılık ilkesi gereği Samsunlu Mübadillerin talebi, bu işin söz verildiği gibi tamama erdirilmesidir.
PROTOKOL CİDDİ BİR İŞTİR
Devlette devamlılık demişken...
Valilik makamına bağlı yetkili kuruluşların kısa bir süre önce yaptığı denetimlerde "sahte genel kurul tertip etmek, başkasının yerine imza atmak, başkanı olduğu kuruluşu kendisine borçlu gösterip daha sonra bu usulsüzlüğü denetim kurulunun bihaber olduğu kağıt üstündeki genel kurullarda ibra edilmiş göstermek, kayboldu diyerek bağış makbuzlarını yetkili makamlara göstermemek gibi suçlardan dolayı resmi kuruluşlarca mahkemeye verilen kimselerin Valilik koridorlarında ve devletin resepsiyonlarında boy göstermesi ne kadar uygun?