Antalya'daki yedi yıldızlı Mega Turizm Merkezi "Land Of Legends" Alman, Rus, Arap, Hollandalı, İngiliz, Ukraynalı, Fransız misafirleriyle cıvıl cıvıldı.
Uluslararası bir markanın tabelasının altında Jones çifti Expresso'larını yudumlarken Türk garson kız Fatoş, elinde bir topu 3 euro olan orman meyvalı dondurma tabağını ailenin dokuz yaşındaki en küçük üyesi David'e servis etti.
Tam o sırada dondurmacının önünde maliyede memur Hamdi Beyle eczacı kalfası Ayşe Hanım'ın ilkokula giden oğlu Alperen, iki gözü iki çeşme ağlıyordu.
Türk aile, kendi memleketinde evlatlarına iki top dondurma ısmarlayamadığı için mutsuzdu.
***
Jones ailesi, o akşamı otelde "her şey dahil" eğlenerek mutlu geçirdi.
Onlara kahve ve dondurma servis eden Fatoş, geç saatlere kadar çalıştıktan sonra iş çıkışı servisle evine gittiğinde yorgun argın yatağına uzandı.
Çocukken öğrendiği dualardan birisini okudu, bu hayat pahallılığında kendi geçimini sağlayabileceği bir işi olduğu için şükretti.
Uykuya dalarken şeytan dürttü onu?
Günün birinde Jonesgillerin memleketine gidip bir hafta "her şey dahil" tatil yapmayı hayal etti.
Sonra bunun imkansız olduğunu düşünerek mutsuz oldu.
***
Kapodokya'da peri bacalarıyla dolu Ihlara Vadisinde gün doğumunu izlemek için havalanan balonlarda Japon, İsrailli, Katarlı, İsveçli filan ne kadar dış güç varsa Türkiye'nin doyumsuz güzelliklerini havadan seyretmenin mutluluğu içindeydi.
Tam o sırada yakınlardaki Mustafapaşa Beldesinde yaşayan belediye işçisi Cemal Bey'le bir otelde resepsiyon görevlisi olarak çalısan Aynur Hanım'ın kızı Emel, okula gitmek için sokağa çıktığında gökyüzündeki balonları gördü.
Defalarca anne ve babasına "ben de balonla gezmek istiyorum" diye sızlandığı halde "yavrum, balona binmek çok tehlikeli, ya patlarsa ne yaparız?" cevabını almıştı.
Oysa kâfirler, onca yoldan gelip bu tehlikeli iş için kişi başı 100 Euro vermeyi göze alıyorlardı.
Emelcik, böyle bir heyecan için ailesinin bütçesinin yetersiz olduğunu henüz kavrayacak yaşta değildi.
Küçük kız, balona binemediği için okula mutsuz gitti.
Cemal Bey ile Aynur Hanım ise böyle havalı hayaller kurmaktan uzun yıllar önce vazgeçmişlerdi.
Türkiye'nin güzelliklerinin tadını çıkartan elin yavurları onlara tepeden bakarken aşağıdakiler mutsuzdu.
***
Bursa Şehir hastanesinin acil servisinde sıra bekleyen kaportacı Recai Bey ile bir zincir markette kasiyerlik yapan Gülsüm Hanım'ın bebekleri Umut, ateşler içinde yanıyordu. Işıklı panoya baktıklarında önlerinde doktor sırası bekleyen yedi kişi olduğunu gördüler.
Bu hızla giderse yirmi dakikaya sıra kendilerine gelecekti.
Derken birden ışıklı panodaki liste değişti.
Bir anda kendilerini üç sıra geriye gitmiş buldular.
Neler olduğunu kavramak için dikkat kesildiklerinde en ön sıraya üç kişinin eklendiğini fark ettiler.
İsimlerine bakınca listedekilerin yabancı olduklarını anladılar. Yanlarında parantez içinde "öncelikli hasta" yazıyordu.
Gülsüm Hanım, sessizce "neler oluyor?" diye fısıldadı.
Recai Bey, "onların memleketinde iç savaş var, öncelik onların" cevabını verdi.
Ön sıraya geçen "misafirler" kendilerine tanınan ayrıcalıktan mutluydu.
Gülsüm Hanımla Recai Bey ise bir yandan bebeklerinin ateşini kontrol ederken öbür yandan duvardaki saatin saniyelerini sayıyordu.
Mutlu olmadıkları her hallerinden belliydi.