Bundesliga'da on senedir aralıksız şampiyon olan Bayern Münih bir kez daha zirveye kuruldu.
Kazanan için büyük mutluluk ama bunu bir de aynı ligde yarışan diğer takımlarının taraftarlarına sormak lazım.
***
Türk demokrasisi de tıpkı Alman ligi gibi "sürekli aynı adamın kazandığı" bir yarışa benziyor.
28 Mayısta tablo değişmedi.
"Siyaset dünyamızın Bayern Münih'i" SayınRecep Tayyip Erdoğan, yine yeni yeniden Cumhurbaşkanı seçildi.
Şüphesiz ona oy veren kalabalık kitleler, bir kez daha zafer kazanmış olmanın sevinci içinde, ancak bir de kaybeden geniş kitlelerin duygularını da anlamak gerekmez mi?
***
Efendim, okumakta olduğunuz bu yazının gündelik asla siyasetle ilgilisi yok. Zira amacımız herhangi bir siyasi fikre ya da bir siyasetçiye dair fikirlerimizi beyan etmek değil.
O işi yapan zaten milyonlarca vatandaş var.
Bizim çabamız, kazanan karizmatik lider ile ona oy vermediği için kendilerini "kaybedenler kulübü üyesi" hisseden kalabalıkların duyguları arasında bir köprü kurmak!
***
Türkiye'de siyaset, uzun süredir reel gerçekler üzerinden yapılmıyor. Öyle olsaydı ekonomik kriz, deprem felaketi ve yirmi yılı aşkın süredir devam eden iktidarın yorgunluğu sandıklara yansırdı.
Sebebi her ne olursa olsun ilk turda yüzde 49,5 ikinci turda yüzde 52,1 oranında vatandaş muhalefete değil Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın beş yıl daha görev almasına onay verdi.
Bu sadece Türkiye için değil dünya siyasi tarihi için de çok önemli bir başarı.
***
Öte yandan yirmi senedir girdiği her seçimi kaybeden kitlelerin sosyolojisini de doğru okumak ve bunun ülkemizin yarınlarını nasıl etkileyeceğine dikkat kesilmek gerekir.
Seçim sırasında karşılıklı kullanılan dilin ne kadar incitici olduğu ortada. Siyasetçiler birbirlerini terörist, vatan haini, LGBT destekçisi gibi ağır bir dille suçlayınca ister istemez bu vatandaşlara da sirayet ediyor.
İnsanlar Pazar yerinde, kahvehanelerde, iş yerinde birbirine yansıtıyorlar bunu.
Haliyle şimdi seçimi kaybeden kitlelerin ruh halleri, bir seçim yenilgisi boyutunu aşmış durumda.
***
Muhalefet seçmeninin sosyolojik analizini yaptığınızda gençlerin, eğitimli kesimlerin, sanatçıların, doktorların, mühendislerin velhasıl aydın kesimin çoğunlukta olduğunu görüyoruz.
Yine Aleviler, Kürt kökenli vatandaşlar ve seküler milliyetçiler gibi büyük toplum kesitlerinin de kendilerini kaybedenler kulübünde hissettikleri söylenebilir.
Bu bir defalık ya da hadi bilemediniz 2-3 defalık bir yenilgi olsa belki tolere edilebilir.
Ancak 20 yılı aşkın bir süredir sürekli kaybeden kitlelerin ortak değerlere bağlılıklarında gevşemeler olacağını söylemek için müneccim olmaya lüzum var mı?
***
Türkiye'nin eğitimli gençleri, aydınları, sanatçıları ve yetişmiş iş gücü, fırsatını bulsalar yurtdışına yerleşmenin hesabını yapıyor.
Batılıların bu iyi yetişmiş gençleri ve kadroları devşirmeleri bize ne kazandıracak?
***
Günümüzde kamuda işe girmek, makam edinmek ya da terfi alabilmek için mutlaka bir yerlerden destek almak gerektiğini herkes biliyor.
20 senedir bir türlü kamuda işe giremeyen, hasbelkader girdiyse bir türlü hak ettiği halde yerlere gelemeyen yüzbinlerce insan var.
Bu kitlelerin mutsuzluğu, ister istemez üretime yansıyor. Bozulan gelir dağilımı ve adalet duygusu Türkiye'nin ekonomik ve sosyal kalkınmasını örseliyor.
***
Sayın Cumhurbaşkanı ve ona destek veren herkesin sevinmeye hakkı var. Kaybedenler de şüphesiz, kazananları tebrik etmeli.
Ancak Türk toplumunun yüzde 48'i aşan ve sürekli kaybetmenin verdiği sosyoekonomik çöküntü içindeki kitleleri yitirmemek gerekir.
Demokrasi, sadece sandık değildir.
Kaybedenler kulübündekileri bir an evvel kazanmak için çaba gösterilmeli.
Devlette liyakati ve adalet kavramını hatırlamanın tam zamanı!