Efendim, ben de modaya uydum; kendime bir youtube sayfası açtım. Kızım benim artık “youtuber” olduğumu söylüyor, ben onun yalancısıyım.
Sayfamda güncel konuların yanı sıra meraklısı olduğum tarih ve edebiyat mevzularına da giriyorum. Bunlara kendimce “görüntülü köşe yazısı” diye bir isim taktım. Rakamlara bakılırsa epey ilgi de görüyor.
Son olarak “Türk Kültüründe cadılar ve cadı avcılığı” konusunda bir video yayınladım. İzleyenlerden çok farklı geri dönüşler oldu. Bunların çoğu, “Yahu cadı dediğin şey Hıristiyanlarda olur, Türklerde ve Müslümanlarda cadılık mı olurmuş?” tadındaydı.
TÜRK CADISI, KÂFİR CADISI
Videoda da anlatmaya çalıştım; bizim millet kendi kültürüne ve mitolojisine çok yabancı kalmış. Ta Orta Asya’da “Albız” diye başlayan “Türk cadıları” Anadolu’ya “Albastı” ve “Obur” olarak girmiş. Arapça’dan Türkçe’ye giren “cadı” kelimesi, halk Türkçesine “cazı” ya da “cazu” olarak geçmiş. Bazı yörelerde “karagoncolos” ya da “bocuk” biçimine dönüşmüş.
Osmanlı döneminde 15. Yüzyıldan itibaren 19. Yüzyıla kadar resmi evraklara girmiş “cadı vakaları” söz konusu… Osmanlı İmparatorluğunun en bilindik Şeyhülislamlarından Ebu Suud Efendi’nin bile “cadı avcılığının nasıl yapılacağını” tarif eden fetvaları mevcut.
Yakın zamana kadar Anadolu köylerinde “Albastıların boğduğu bebekler” efsanesi yaşıyordu.
BATILILAR KENDİ CADILARIYLA BARIŞTI
Batılılar, Enginizasyon döneminde “cadı zannettikleri” insanları çatır çatır yakarak öldürdükleri halde yirminci yüzyıla gelince cadı milletiyle (!) barıştılar. Harry Potter, Tatlı Cadı gibi figürlerle kendi popüler kültürlerinde cadılara gösterişli bir yer açtılar.
Biz ise korktuğumuzdan mıdır nedir, bunları tarihe gömmeye çalışmışız. Kısmen başarılı olsak da kültür denen şey kolay kaybolmuyor tabii. Külü biraz üfleyince ateş canlanıyor. Kültür böyle bir şey…
SAMSUN’UN CADILARI
Cadılık öldü sananlara, Samsun’da yaşayan on gerçek cadının ismini ifşa ederek cevap veriyorum. İşte o liste:
Özlem Güney Danışman: Atakum Belediyesinin meclis üyesi Özlem Hanım, tanıdığım en kibar cadılardan birisi… Bu nedenle listeye on numaradan giriş yapıyor. Şıklığını “cadılığını gizlemek” için kullanıyor. Ancak renkli giyim tarzı kendisini hemen ele veriyor. Onu Atakum belediye meclisinde, sosyal etkinliklerde, toplantılarda uslu görünüşüyle hemen ayırabilirsiniz. Ancak birisinin üçkâğıt çevirdiğini hissederse ya da Atatürk düşmanı birisiyle karşılaşırsa tırnaklarını çıkartıp aslına rücu ettiği kayıtlara defalarca geçmiştir.
Olcay Kınay Yanık: Samsun Mübadele Derneğinin başkanı… Cadı kimliğini gizlemek için çiçekçilik yapıyor. Türkiye’nin Balkan derneklerinde başkanlık yapan ilk kadını olması dışında normal bir insanın kapasitesinin çok üstünde “becerikli” olması onun cadılık emareleri arasında sayılabilir. Listeye dokuz numaradan giriyor!
Gülsüm Atik:Az konuşup çok şey anlatabilmek gibi doğa dışı bir kabiliyeti var… “Cadılar konseyi” bu tehlikeli hemcinslerini gazetecilik mesleği yapmakla görevlendirmiş. Yazılarında toplumun tüm değerleri ile barışık kalarak nasıl aydın olunabileceğini gösteriyor. Bu nedenle ahalinin içinde ne kadar örümcek kafalı varsa hiçbirini uyandırmadan gözlerinin içine ışık tutabiliyor. Aslında istese ilk üçe de girer ama huyu batsın, ön cephelerde savaşmayı sevmiyor. O nedenle “şimdilik” sekiz numara!
Işık Özkefeli: Atatürkçü Düşünce Derneği başkanlığı, hekimlik mesleği ve siyaset gibi üç kocaman karpuzu tek koltuğa sığdırmada gösterdiği hüner, onun sıradan bir insan olmadığını zaten kanıtlıyor. Korku denen duyguyu hiç bilmiyor. Hükümran güçlerle savaşmayı seviyor. Koskoca yel değirmenlerinin en zayıf noktasına mızrağını ustalıkla geçirme kabiliyeti dillere destan. Samsun’un yedi numaralı cadısı o… Aslında daha öne de geçebilir ama o bu sırayı seviyor. Malum, yedi cadıların tılsımlı sayısı…
Hacer Kaya: En tehlikeli cadılardan… Zira bir yanı asena, yani kurt kanı taşıyor… Ailesinde Samsun’un en bilinmiş bozkurtları var! O kadar ki ne zaman Atakum sahilinde yürüyüşe çıksa Karadeniz çırpınmaya başlıyor. Altı numara onun!
Birsen Yörük Çalışkan: Konsey onu “muhalif cadı” olarak görevlendirdiğinde henüz yeni doğmuştu. Ahalinin korkusundan sadece küçük dilini değil büyük dilini komple yuttuğu bir memlekette sosyal medyadan her gün saydıracak kadar cesur! Kahvaltıda bile yürek yediği söylenen Samsun’un beş numaralı cadısı, kendisini kamufle etmek için yaptığı sosyal yardımlardan yararlanıyor. Fakir fukaranın hastalarıyla ilgileniyor, engellilere tekerlekli sandalye dağıtıyor, kan ihtiyacı olanlara Kızılay’dan evvel yardımcı oluyor. Bunu nasıl yaptığını kimse bilemiyor.
Muradiye Ergin: Samsun Son Haberin cadılarından birisi… Tipik bir “muhafazakâr cadı” olarak tanınıyor. “Neyin doğru olduğunu bilmiyorum, ama nelerin yanlış olduğunu biliyorum” sloganını kullanıyor. “Cadılar meclisi” üyesi olduğu söyleniyor ama bunu kanıtlayacak “cadı avcısı” henüz anasının karnından doğmadı. “Mücahitlikten müteahhitliğe” sınıf atlayan cenahtakilerin korkulu rüyası… Çünkü böylelerini ulu orta madara etme mahareti dillere destan! Dört numaralı cadıyla aynı internet medyasında yazan benim gibi kalemşörler çok tedirgin…
Derya Özer Bozkurt: Selahiye gibi “erkek egemen” bir mahallede herkesin şaşkın bakışları arasında üst üste muhtar seçilerek “cadıların şahı” olma potansiyelini kanıtlamış bir kadın… Listede üç numarada olmasını, cadı kimliğini inanılmaz biçimde gizleyerek tüm mahalle sakinlerinin kalbini ustalıkla çalmasına borçlu… Mahallesinde her hanede ne dert olduğunu büyülü küresine bakarak görüyor ve sihirli değneğini kullanarak yardımlarına koşuyor.
Hilal Özdemir: Ben kendisini sosyal medyadan tanıyorum. Rivayete göre hem dağcılık ve doğa sporları konusunda usta, kaya tırmanışı öğretmeni… Aynı zamanda hemşirelik yapıyor. Koronavirüs salgını sırasında savaşa kendisini hazırlamak için saçlarını kazıttı. Herkes “evde kal” derken o “hastanede kel” dolaşıp virüs katliamı yaptı. Geçmişinde terörün zirve yaptığı dönemlerde Güneydoğu Anadolu’da ulu orta Türk bayrağı açması, hendek olayları sırasında bombaların altında sokak kedilerini doyurması gibi “cadılıklar” var. İki numarada…
Saydam Bayram: İşte Samsun’un cadıliçesi! Onu Çarşambadaki biyokütle enerji santraline ya da Şahin dağlarında altın arayanlara karşı kılıcını çekmiş meydan okurken görebilirsiniz. Çevreciliğin kitabını yazmış olan bu tehlikeli cadı, aynı zamanda proaktif bir eylemci! Korkusuzluk onu tanımlamaya yetmiyor. Daha çok “korkunun bile ondan korktuğu” türden, sivri dilli, atak, tam bir aktivist… İyilerin arasına saklanması gizlenmesine yetmiyor, o gerçekten cadıların üstadı olarak herkesçe biliniyor. Bir numara o!