Meşhur Osmanlı denizcisi Piri Reis, popüler kültürde Amerika kıtasını gösteren teferruatlı haritasıyla tanınır. Amerika kıtasının henüz yeni keşfedildiği bir dönemde kıtanın tüm detaylarının yer aldığı bir haritayı nasıl çizdiği bugün bile gizemini korumaktadır.
Aslında o sadece sıradan bir denizci değil aynı zamanda bir bilim insanıdır. "Kitabı Bahriye" başta olmak üzere kendi dönemi için her biri en üst düzey ilmi çalışmaları içeren kitapları vardır. Deniz bilimci ve kartograftır. Aynı zamanda Akdeniz, Kızıl Deniz ve Hint okyanusunda Osmanlı barağını sallandırmış büyük bir amiraldir.
PİRİ REİS'İN NASIL ÖLDÜĞÜNÜ BİLİR MİSİNİZ?
Ömrünün son döneminde, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Portekizliler ile savaşması için Hint Okyanusu'na gönderilen Piri Reis, burada Yemen, Umman, Katar gibi yerleri Portekizlilerden kurtardı. Bu arada önemli miktarda ganimet elde ederek donanmasını tamir ve bakım için Basra Körfezine getirdi.
Basra Valisi Kubat Paşa, elde edilen ganimetten pay istedi, ancak o bunu kabul etmedi. Bu arada Portekizlilerin büyük bir donanma ile Hürmüz Boğazını kapatmaya hazırlandığı istihbaratını alınca üç gemiyle ganimeti İstanbul'a kaçırmaya karar verdi. Rüşvetçi Basra Valisi, ona ganimeti kendisine emanet edip donanmasıyla Portekizlilerle savaşmasını söyledi; ancak bu bir intihar olurdu. Donanmanın bakıma ihtiyacı vardı ve Portekizliler bu defa çok güçlü bir filoyla yaklaşıyordu.
Ganimetleri Payitahta götürmek için yola çıktı, Süveyş limanına vardığında Kubat Paşa çoktan İstanbul'a onun hakkında yalanlarla dolu bir rapor sunmuştu. Sultan, sürekli kendisine biat arz etmekten başka faydaları olmayanlardan duyduklarına inanmış ve Mısır Beylerbeyi Mehmet Paşa'ya Piri Reis'in kellesinin alınması talimatını vermişti.
Tarihler 1553'ü gösterirken seksen yaşında idam edilen Piri Reis, Kanuni'ye "Bakımsız donanmayla Portekizlilerle savaşamazdım, Osmanlı ganimetlerini kurtarıp İstanbul'a getirmeye çalışıyordum" diyebilseydi canı kurtulurdu belki... Ama Padişahın etrafını saran menfaat çeteleri ona "korsan" yaftasını vurmuştu. Çünkü devlete ve bilim dünyasına hizmetleri olan büyük bir denizci Sultan'a ulaşıp derdini söyleyinceye kadar "malum ve makbul" çevreler onun ipini çoktan çekmişlerdi bile!
NERDEN ÇIKTI BU RUS GEMİLERİ?
Piri Reis'in vefatından tam 217 yıl sonra Osmanlı - Rus harbi sırasında hayret verici bir olay yaşanacaktı. İki İmparatorluğun kara orduları boğaz boğaza savaşırken Ege Denizinin orta yerinde temmuz sıcağında arzı endam eden Rus savaş gemileri koskoca Osmanlı donanmasını yok edecekti.
İşin aslı şuydu... Baltık Denizinde bulunan Rus donanması, Mora yarımadasında başlayan Rum isyanını desteklemek gayesiyle birkaç parça gemiyi Akdeniz'e yollamıştı. Bunun için de Baltık Denizinin çıkışını kontrol eden Danimarka ve Cebelitarık Boğazını elinde tutan İngiltere'den müsamaha görmüştü.
Akdeniz'de dolaşan Rus gemilerini pek önemsemeyen Osmanlılar, Mora'daki ayaklanmanın karadan bastırılmasının da verdiği öz güvenle takibat yapmaya gerek görmemişlerdi. Rusların Akdeniz'de gerekli erzak ve suyu temin edemeyip kendiliklerinden döneceklerini düşünmüşlerdi.
Oysa Ruslar, Venedikli tüccarlar ile görüşerek yeni gemiler yaptırmakla kalmayıp sipariş ettikleri savaş gemilerine kolayca mürettebat ve silah temin edebilmişlerdi. Bu arada Baltık'tan gelen takviye gemiler Akdeniz'e varmış, Osmanlı gölü olarak kabul edilen denizlerde güçlü bir Rus donanması oluşmuştu.
Yeterli denizcilik birikimi olmayan dönemin Osmanlı amiralleri, tehlikenin tam farkına varmamış olacaklar ki Çeşme limanında demirledikleri bir sırada baskına uğramışlardı. Bu hata, on binden fazla Osmanlı levendinin şehadeti ve tüm Akdeniz donanmasının yok olmasına neden olmuştu.
ULEMANIN HARİTA BİLGİSİ
İngiliz asıllı ünlü Amerikalı tarihçi Bernard Lewis, "Modern Türkiye'nin Doğuşu" isimli eserinde Çeşme Felaketinin ardından Osmanlı'nın Venediklilere protesto notası verdiğinden bahseder.
Bu protestonun gerçek nedeni, Venediklilerin Rus donanmasına lojistik destek vermesi olsa da İstanbul'da hemen herkes Baltık Denizinden Venedik Limanına açılan bir kanal yapıldığını ve Rus gemilerinin bu kanaldan geçerek Akdeniz'e indiğini zannetmişti!
Lewis'in ifadesiyle, o dönem Osmanlı sarayını saran sözde ulemaların birçoğunun harita bilgisi, ortaçağ seviyesindeymiş!
İki asır evvel henüz hiç kimsenin bilmediği Amerika kıtasının haritasını kitaplarına çizen Piri Reis'in torunları, sizin anlayacağınız zamanla Cebelitarık Boğazından bile bihaber hale gelmiş.
OSMANLI'DA BİAT VE LİYAKAT
Osmanlı bilim insanı da yetiştirmiş, devlet adamı da... Ama bu insanların kıymetini bilememiş. Koca imparatorluğun tarihi, sürgün edilen, kellesi alınan, itibarsızlaştırılan değerler ile dolu!
Sultanların etrafını onlara biat ettiğini göstermek için yarışan şakşakçılar doldurmuş. Rüşvet, cehalet, yalakalık zamanla kurumsallaşmış. Liyakatli insanlar, o kurumsal yapının içinde ezilmişler. Kendilerini ifade edememeleri bir tarafa ülke de bu değerlerini harcamış gitmiş.
BİLİM ADAMI, BİAT ADAMI
Sağlık Bakanlığı, koronovirüs salgınıyla mücadele etmek için bir bilim kurulu oluşturdu. Yetkin kimselerden oluşan bu kurul, alınması gereken tedbirler konusunda siyaset dünyasına tavsiyelerde bulunuyor. Özellikle Sağlık Bakanlığı bu önerilere göre çalışmalarına yön veriyor. Bu nedenle salgınla baş etme konusunda bir çok ülkeye göre başarılı bir sınav veriyor.
Koronovirüsten dolayı maddi ve manevi çok kayba uğramakta olduğumuz bir gerçek. Ancak, malum hastalık, bilime önem verme konusunda eski kötü alışkanlıkları bırakmamıza vesile olursa bu yanımıza kâr olsun.
Bilim adamı, biat adamından her zaman çok daha değerlidir.