Akın Üner

PAMUK PRENSESİ KİM ÖPECEK?

Akın Üner

Masallar,"çocukları uyutmak, büyükleri ise uyandırmak için" anlatılırmış. Aslında her masal, konuşma özgürlüğünün olmadığı çağların muhalefet aracıdır, biraz da. Muktedirlerin gazabını çekmemek için açıkça söylenemeyen nice söz, masalların içine birer sembol olarak gizleniverir.

***

 

Onun içindir ki pek çok masal, saraylarda geçer.

 

"Kralın çıplak olduğunu söyleyen" bir çocuk vardı ya hani? Bal gibi de batı kültürüne özgü toplumsal muhalefet hareketi işte!

 

Türk Masallarında Keloğlan'ın Padişah'ın kızına gönül bağlamasını rastlantı mı sanıyorsunuz? Veyahut 1001 Gece Masallarında Şehrazad'ın Hükümdar kocasına anlattığı masallar... Her biri Ortadoğu halklarının kendi Sultanlarına dileklerini örtülü biçimde arz etmesi değil midir?

***

 

Pamuk Prenses masalında kötü kalpli kraliçeyle muhabbet eden sihirli aynayı hatırlayın. Ne diyor, Haşmetmeap: "Ayna, ayna, söyle bana... Bu dünyada en güzel kim?"

 

Ayna da doğrucu davut! Kafası çalışıp da,"Havva Anamızdan bu yana gelip geçen ne kadar hatun varsa hiç birisi sizin tırnağınız olamaz!"demiyor.

 

Kıvırmadan, şaaak diye gördüğünü söylüyor:"Sen de iyisin hoşsun, ama şu Pamuk Prenses yok mu? Valla afeti devran mübarek!"

 

Sonra ne yapıyor Kraliçe?"Öldürün şu kızı, yok edin!" diye emirler yağdırıyor.

 

Kim kurtarıyor peki, Pamuk kızı? Yedi cüceler... Ekmeğini taştan çıkaran, kısa boylu, fakir yurdum insanı...

 

Kraliçe vaziyeti öğrenince bu defa hile ile zehirli elma operasyonu yapıyor. Sonrası malum, nerden arzı endam ettiği belli olmayan beyaz atlı bir prens çıkageliyor. Doksanıncı dakika golüyle maçı Pamuk Hatun ve sevenleri galip bitiriyor.

 

Prens olayına tekrar döneceğiz. Lakin burada yeri gelmişken altını çizelim: Ahali, aslında kraliçenin yüzüne diyemediklerini sihirli aynaya söylettiriyor. Mesele elbette güzellik değil, Kraliçenin rakibesi gibi sunulan Pamuk Prenses, bir sembol! Aslında güzel ve temiz kalpli prenses, halkı ve kraliyet ailesinden beklentileri temsil ediyor... Kötü kalpli kraliçeye lisanı üslupla diyorlar ki,"sen işin lay lay lomundasın ama şatafatı bırak, biraz bizim dertlerimizle ilgilen..."

***

 

Dünyanın en eski masalları, mitoloji dediğimiz eski zaman destanlarıdır. Onlarda da üstü kapalı mesajlar eksik olmaz. Yunan mitolojisindeki bir çok destanda, kendisini arşı alâda sananlara dersler vardır.

 

Misal, Irmaklar Tanrısının yakışıklı oğlu Narkissos ile peri kızı Ekho'nun öyküsü, kendisini beğenmiş eski zaman burjuvalarını rezil rüsva eder.

 

Temiz ve güzel bir peri kızı Ekho, Narkissos'a aşık olur. Tanrının oğlu -ki ortaçağa kadar tüm krallar kendilerini Tanrılaştırmışlardır, kızın izzeti nefsiyle oynar. Utanç ve acı içindeki peri kızı dayanamayıp kayaya dönüşür. Bizim "akis" dediğimiz "eko" o zaman bu zaman dağlarda yankı olarak yaşamaya devam eder.

 

Ancak Narkissos'un şerefsizliği yanına kâr kalmaz. Bir gün yüzünü yıkarken kendini suda görür ve o kadar beğenir ki kendisine aşık olur! Bu aşk onu deli eder. Sadece kendisini seyrederek ömrünü tüketir, ölünce de nergis çiçeğine dönüşür. Bizim "kendini beğenmiş" dediğimiz "narsist" kelimesi de buradan gelir!

 

Bizim"mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var"dememiz gibi, Helenler de kendi imparatorlarına bu masalla vermiş mesajını!

***

 

Sanat çeşitlendikçe hükümranlara mesaj vermek için masaldan başka yollar da geliştirmiş insanlık... Örneğin Mozart'ın"saraydan kız kaçırma"operasının öyküsü Osmanlı sarayında geçer. Avusturyalı asilzade Belmonte, kaçırılarak Sultan Selim'in haremine satılan sevgilisi Constanze'yi kurtarmak için İstanbul'a gelir. Bir yolunu bulup saraya sızar. Tam kızla kaçacakken enselenirler.

 

Sultan Selim, delikanlıyı bizzat sorguladığında can düşmanı Avusturya kraliyet ailesinden olduğunu öğrenir. Ancak cesaretine ve aşkına saygı duyar. Genç çiftin ülkelerine geri dönmelerine izin verir.

 

Mesaj açık değil mi? Mozart, bu eseri kendisine sipariş eden Avusturya Kralına diyor ki,"dönemin süper gücü Osmanlı Padişahı bile aşkın önünde eğiliyor, sen de haddini bil!"

***

 

Masalların yerini müzik, roman, sinema aldı diye muktedirlere mesaj verme geleneği unutulmadı tabii... Sözün gelişi, Fransız ihtilâlı döneminin mağrur kraliçesiMarie Antuannette günümüzde bile"saraylara mesaj verme" gayretindeki sanatçı tayfasının ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

 

Gerçeklerden ve milletin dertlerinden kopuk olmanın sembolü olmaya devam eden "ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler"lafını gerçekten söylemiş midir bilinmez ama, Fransa kraliçesinin hayat öyküsü ibretlerle doludur! Bu nedenle ölümünden bu yana geçen iki yüzyıldan fazla zaman boyunca sanatçılar, kendi dönemlerinin hâkim güçlerine mesajı onun üzerinden vermeye devam ediyorlar.

***

 

Lafı yine Pamuk Prenses masalıyla bağlayalım mı? Ezilmiş yurdum insanını ve onun Kraliyet ailesinden beklentilerini temsil eden kahramanımızı masalının sonunda öpüp uyandıran bir prens vardı ya hani...

 

Demem o ki, masalların hep böyle güzel bittiğine bakıp aldanmayın güzel kardeşim. Dünyanın bin bir türlü hali var. Son dakikada bizi hayallerimizden kim öper, onu görelim hele...

 

Sadece uyanmak yetmez, uyandıktan sonra başımıza ne geleceği önemli!