Akın Üner

'ALGILARYA' ÜLKESİNDEN MASALLAR

Akın Üner

Bir varmıııış, bir yokmuuuuuş….

 

Develer tellallık mesleğiyle iştigal ederken,  pireler“Amerikan tıraşı” yaparken, vatandaşın beşiği tıngıııır, mıngııır sallanırken….

 

Kaf dağının beri tarafında bir masal ülkesi var imiiiiş…

 

                                                     ***

Bak baştan söyleyeyim, gerçekte böyle bir ülke yok ha… Masal bu, masal…

 

                                                      ***

 

Bu masalda anlatılanların gerçek kişi ve olaylarla hiçbir ilgisi yoktur. Kurumlarla, makamlarla filan en küçük alakası zinhar bulunmamaktadır!

 

                                                      ***

 

Bu masal ülkesinin adı“Algılarya”imiiiiş. Ülkenin meselelerine çareler bulmak yerine ahalinin algılarıyla oynanarak konu tatlıya bağlanırmııııış…

 

Bunun için masal ülkesinde ne kadar milletin gözünü açacak zat varsa hepsinin dudaklarına bir parmak bal çalınırmıııış

 

                                                     ***

 

Nasreddin Hocadiye biri varmış mesela… Fıkra gibi adammış. Millet onun yaptıklarına bakıp hem güler hem de feyz alırmış.

 

Bu adamcağızı zengin sofrasına buyur edip yedirmişler, içirmişler. Bir ara“ye kürküm ye” filan gibi havayı bozacak laflar etse de cebi üç beş akçe görünce doğru yolu bulmuş.

 

“Kırk haramiler diye adı çıkanlar aslında kırk evliyalardır, dinsiz imansızlar bu mübareklere iftira atıyorlar”demeye başlamış.

 

                                                        ***

 

Keloğlan diye bir kılkuyruk varmış. Anasıyla beraber bir kulübede yaşar, tarla taban işlerinden arta kalan vakitte kurduğu hayalleri ona buna anlatır, milleti eğlendirirmiş.

 

Bakmışlar ki millet bunu çok dinliyor, çağırıp konuşmuşlar. Anasının tarlalarını imara açıp otuz sekiz katlı gökdelen izni vermişler.

 

Akıllı çocukmuş bizim keleş oğlan. Kısa zamanda inşaat işini kıvırmış, çok para kazanmış. Hatta işi büyütmüş, maliye nezaretine bakan vezirin kızıyla evlenmiş,Algılarya’nın her köşesinde adı“Kel Damat Ağa” olarak duyulmaya başlamış.

 

                                                      ***

Uyum göstermeyenler de çıkıyormuş tabii…

 

Misal,Hacivat’la Karagöz diye iki ahbap varmış. Bunlar karşılıklı laf ebeliği yapıp milleti oyalıyorlarmış.

 

Bunlardan Hacivat olanı azıcık “hık mık” etmeye başlayınca kellesini alıvermişler.

 

Karagöz’ün yanına da“Cingöz Recai” isimli bir eküribulmuşlar.

 

Bundan sonra gölge oyuncuları,“Karagözle Cingöz” oynatıp milleti eğlendirmeye devam etmişler.

 

                                                    ***

Bundan sonrası kolaymış.

 

Kısa zaman içinde biraz rakamlarla oynayarak, biraz laf kalabalığıyla, biraz kaş çatma ve biraz da göz bağcılığıyla her yer güllük gülistanlık görünmeye başlamış.

 

Ahali, Algılarya’nın dünyanın en müreffeh ülkesi sanıyormuş.

 

Fakir fukara haline bakmadan,“Kâfirler bizi kıskanıyor” diye konuşuyormuş.

 

Memlekette ne kadar halı, kilim varsa üstü gıcırgıcır iken, altını tezek götürüyormuş.

 

                                                     ***

Bu masal da burdabitmiiiiş…

 

                                                     ***

 

“Nasıl yani” diye sormayın güzel kardeşim.

 

Siz sonu kötü biten bir masal duydunuz mu? Ne kadar çocuk masalı varsa hepsi mutlu sonla biter.

 

Algılarya masalında herkes mutlu, kimse halinden şikâyetçi olmadığına göre bu masalın devamını yazmaya ne hacet?

 

                                                     ***

 

Gökten üç elma düşmüş efendim…

 

Biri her masaldan bir elma garantisi alan müteahhide, biri vergi olarak maliyeye, biri de ithal malı olarak Rusya’ya…

 

Onu da“kurtlu çıktı diye iade etmiş” diyorlar ama kulak asma…

 

Sen masalın keyfini çıkarmaya bak.

 

                                                      ***

 

Nasıldı sonrası?

 

“Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine” filan diyorlardı galiba.

 

                                                  ***

 

Ha, bu arada… “Kerevet” dedikleri var ya… Sedir, kanepe, divan gibi yerden biraz yüksek, aynı zamanda yatak olmaya müsait eski zaman mobilyası demekmiş…

 

“Uyumak” için birebir, senin anlayacağın!