Sağlık bakanlığı istatistiklerine göre Türkiye'de her yıl yaklaşık 9 milyon kişi ruh ve sinir hastalıkları nedeniyle doktora başvuruyor.
Son beş yıl içinde antidepresan ilaç kullanımı % 25 oranında arttı.
Ülkemize yıllık 50 milyon kutudan fazla anti depresan ilaç kullanılıyor.
Özetle son yıllarda gittikçe daha fazla kafamız bozuluyor.
***
Milletin sinirlerinin her geçen gün biraz daha gerildiğini gazetelerin üçüncü sayfalarına ve televizyonlardaki haber bültenlerine bakınca anlıyoruz zaten...
Bursa'da kardeşiyle kavga eden adam, evi ateşe verdi. Gebze'de silahlı kavgada bir kişi öldü. Denizli Pamukkale'de sosyete pazarında esnaflar arasındaki bıçaklı kavgada üç kişi yaralandı. İstanbul Esenyurt'ta internet kafede silahlar konuştu, beş kişi yaralandı. Sivas'ta iki kişi çıkan kavgada yaralandı. Ankaragücü genel kurulda yumruklar konuştu. Dikili'de sendika yöneticileri kavga etti, iki yaralı... Karaman'da silahlı kavgada biri polis iki yaralı...
Bunlar son üç - dört gün içinde ulusal medyada çıkan kavga gürültü haberleri... Görüldüğü gibi memleketin her köşesinden şiddet haberleri eksik olmuyor.
***
Toplumun giderek bozulan ruh sağlığı ve artan gerilim kamu çalışanlarının görevlerini yaparken gittikçe daha büyük risk altında çalışmalarına neden oluyor.
Polisler, doktorlar, belediye çalışanları gibi doğrudan insanlarla temas eden meslek guruplarında çalışma şartları gittikçe zorlaşıyor.
***
Son dönemde kavga gürültünün arttığı kamu alanlarından birisi de ne yazık ki okullarımız... Öğretmene karşı artan şiddet olayları, öğrencilerin birbirleriyle kavgaları ve hatta eğitimciler arasında çıkan kavgalar, hemen her gün irili ufaklı haberler ile kulağımızı aşındırıyor.
Gençlerin birbirlerine karşı uyguladığı akran şiddeti, belki apayrı bir yazının konusu... Ancak bana göre asıl tehlike, öğretmene karşı artan şiddet dalgası...
Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü tehlikenin ne kadar farkında bilmiyorum ama bir an evvel önce tedbir alınmazsa okullarımızda korkunç olaylarla karşılaşmaya başlayacağız...
***
Diyarbakır Kayapınar'da bir öğretmenin öğrenciler ve diğer meslektaşlarının gözleri önünde darp edildiğine dair görüntüleri izleyen okuyucularımız vardır.
Farklı okullarda çalışan birkaç öğretmen arkadaşın bulunduğu bir ortamda bu çirkin olay hakkında ne düşündüklerini sordum. Hepsinin dudaklarında acı birer tebessüm belirdi. Sonra sırayla son bir iki yıl içinde tanık oldukları benzer olayları anlatmaya başladılar.
Liselerde öğretmenine yumruk sallayan öğrenciler, çocuğunu uyardı diye okulu basıp idareciyi darp eden veliler, koridorlarda öğretmenlere hakaret yağdıran ebeveynler...
Çocukların bıçak taşıdığı, velilerin bellerinde silahla okula geldiği, okul koridorlarında ulu orta küfürler edildiği örnekleri dehşetle dinledim.
***
'Peki hiç mi önlem alınmıyor?' derseniz... Bazı riskli bulunan eğitim kuruluşlarına 'okul polisi' görevlendiriliyor.
Elbette hiç yoktan iyidir, ancak sayıca pek az okulda polis bulunuyor.
Okul polisi uygulamasının kurumsallaşması, özel eğitim verilmiş güvenlik görevlileri istihdam edilmesi, önleyici ve caydırıcı tedbirlerin alınması gerekiyor.
***
Öğretmenliğin erozyona uğrayan itibarının yeniden arttırılması, öğretmenlerimizin sosyal statülerinin yükseltilmesi, ekonomik durumlarının iyileştirilmesi büyük önem taşıyor.
Okulların bir kamu kuruluşu olarak mimari kapasitelerinin arttırılması, yol geçen hanı gibi girilebilen yerler olmaktan kurtarılması,öğretmen - veli - idareci - öğrenci görüşmelerinin okul içinde özel tasarlanmış mekanlarda olması gibi düzenlemelere ihtiyaç var...
***
Amerika'daki okul katliamları bizde olmaz diye düşünmeyin... İnsanların psikolojilerinin giderek bozulduğu ve bireysel silahlanmanın ciddi boyutlarda olduğu ülkemizde önlem alınmazsa vahim olaylar ile yüzleşmek zorunda kalabiliriz.
Öğretmenlerimizi ve evlatlarımızı okullarda artmakta olan şiddet sarmalından korumazsak çok ama çok üzüleceğiz.