Harun Fırıncı

Atatürk'lü Arma Avrupa'da

Harun Fırıncı

Samsunspor'un Atatürklü arması artık Avrupa'da mücadele edecek. Tekrar etmesi bile ayrı bir haz veren bu cümleyi telaffuz etmeyi çok ama çok bekledik. Ekonomik darboğazlar, yeni Samsunspor tartışmaları, kayyımlar, 2 B'de mahalle takımından hallice takımlarla mücadele sonunda çıkılan Süper Lig. Ve nihayet, üçüncü olarak ülkemizi Uefa Kupası'nda temsil etmeye hak kazandık.

Bu günlere gelene dek çok büyük badireler atlattık. "Bu güne kim var?" denildiğinde, sağa sola bakmadan "Ben varım" diye öne çıkan büyük karakterler sayesinde geldik. Kibar Amca gibi, kağıt toplayarak geçimini sağlayan insanların kazandıkları parayı kulüp kapanmasın diye bağışlamasıyla; Emin Kar gibi, tekerlekli sandalyesinde "Kayyıma kalmasın" diye başkan olan insanların oluşturduğu takım ruhu sayesinde geldik. Bu ruh hali olmasaydı, ne o zorlu badireler atlatılırdı ne de bugün Avrupa'dan söz edebilirdik.

Samsunspor, şüphesiz tarihinin en başarılı dönemlerinden birini yaşıyor. Başkan Yüksel Yıldırım, takımın daha da iyi olacağını ve doğru bir planlamayla Süper Lig şampiyonluğunun hayal olmadığını söylüyor. Bunlar, Samsunlu ve Samsunsporluların hayalini kurup pek dile getiremediği şeylerdi. "Bursaspor oluyorsa biz neden olmayalım?" diyorduk. Şimdi, kulübün tepesindeki isim UEFA bileti alınan gecede yaptığı konuşmada bunu bir irade beyanı olarak dile getiriyor. Olur veya olmaz, ama Karadeniz'in en büyük ilinin temsilcisine yakışan hedef budur. Necip Fazıl'ın dediği gibi: "Tohum at; bitmezse toprak utansın."

Bu başarının baş mimarı, Başkan Yüksel Yıldırım'dır. Ben de dahil olmak üzere birçok kişi, söylemlerini ve yanlış olduğunu düşündüğümüz bazı kararlarını eleştirdik. Ama İsa'nın, kendisine tuzak kurmak isteyen Ferisilere verdiği o ünlü cevaptaki gibi: Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek gerek. Yüksel Yıldırım, bu takıma başarıyı getirdi. Yeni nesil daha ümitvar, sadece güzel bir geleceğin hayalini kurmuyorlar aynı zamanda başarıyı deneyimliyorlar. Tüm bunlar için önce başkana teşekkür etmek gerekiyor.

Sonrasında ise, bu başarının bir diğer mimarına, Thomas Reis'e teşekkür etmek gerekir. Thomas Reis, elindeki kısıtlı malzemeyle yaptığı lezzetli bir yemeği konuklarına sunmayı başaran usta aşçılar gibiydi. Transfer yasağının olduğu bir sezonda, daha iyi kadrolara sahip takımların önünde ligi bitirebilmek için, takımını yukarı çekecek bir hocaya sahip olmak gerekiyordu. Bizim böyle bir hocamız vardı.

Başarının diğer ayağını ise şüphesiz, özveriyle ve adanmışlıkla oyanayan sahada her şeyini veren futbolcular oluşturdu. Zaman zaman performanslarına dair olumsuz şeyler söylesek de, ortaya koydukları karaktere söz söylemek mümkün değil. İşlerine duydukları saygıyla her türlü takdiri hak ediyorlar. Böyle bir mutluluğu bize yaşattıkları için hepsine teşekkür ederim.  

Bir teşekkür de Samsunspor taraftarına? Her zamanki gibi, evimizde oynadığımız son maçta da tribünleri genciyle yaşlısıyla, öğrencisiyle iş insanıyla, her yaştan ve her kesimden insanla doldurdular. Son düdüğe kadar sesleri kısılana dek takımlarını coşkuyla desteklediler. Ama en çok da bebeklerine, çocuklarına Samsunspor forması giydirip şehrinin takımına sahip çıkmaya gelen anne ve babalar içimi ısıttı. O manzara, bu kulübe duyulan aidiyet duygusunun en güzel göstergesiydi.

Yuval Noah Harari, Durdurulamayan İnsanlık kitabında, insanın hem dünyaya hem de diğer türlere karşı üstünlük kurabilmesini, hikaye anlatabilen bir varlık olmasına bağlar. İnsan, anlattığı hikayelerle ortak bir anlam yaratır; bu anlam etrafında birleşir, dayanışma gösterir. Bu sezon biz de tam olarak böyle bir hikayenin etrafında kenetlendik. Şimdi umut edelim ki bu sadece bir başlangıç olsun. Çünkü bu hikaye henüz yeni yazılmaya başladı. Önümüzde uzun bir yol, anlatılacak çok şey var?