Harun Fırıncı

Türkiye'deki Genç İşsizliği: Prekarya Sınıfının Yükselişi mi?

Harun Fırıncı

Prekarya kavramı, iş gücü piyasasını giderek daha esnek hale getirmeyi amaçlayan politikalarla ortaya çıkan bir olgudur. Bu olgu, iş, barınma, hatta kimlik konusunda belirsizlik içerisinde yaşama sorununa işaret eder. Prekarya sözcüğü, Batı dillerinde ''précaire", ''precarious'' sözcüklerinden türemiş olup belirsiz, güvencesiz, istikrarsız anlamlarına gelmektedir. Bu terimi, hem ülkemizde hem de dünyada ortaya çıkan ''yeni toplumsal sınıfı'' açıklamak için kullanılan bir kavramsallaştırma olarak düşünebiliriz.

Prekarya sınıfının üyeleri, sabit bir gelire sahip olmamanın yanı sıra mesleki anlamda kimliği olmayan ya da bu duyguyu kaybetmiş kişilerdir. Prekarya, yaşamının iplerini eline alamamış bireylerden oluşan bir toplumsal sınıftır ve de zamanını kontrol edemez. Yaşamını güvencesiz işleri aramak ve bu işlerde çalışmakla geçiren kişilerden oluşan bu yeni sınıf küresel bir sorun haline gelme eğilimindedir. Buna ek olarak, yeni ortaya çıkan bir toplumsal sınıf olmasından ötürü sürekli dönüşen ve bu nedenle geriye dönük bir bakış açısıyla anlaşılamayacak bir olgu olduğunun altını çizmek gerekmektedir.

Genel anlamda prekaryayı oluşturan bireylerin üç gruptan oluştuğu söylenebilir. Birinci grubu büyük şehirlerin çeperlerinde yaşayan işçi sınıfı oluşturmaktadır. Özellikle genç işçi sınıfına dahil bireyler anne ve babalarının çalışarak elde ettiği şeylere asla sahip olamayacakları düşüncesi yüzünden öfkelidirler. İkinci grubu göç dalgasıyla yerlerinden olan göçmenler oluşturur. Üçüncü grubu üniversiteden mezun olduktan sonra iş bulamayan eğitimli gençler oluşturmaktadır. 

Türkiye'de üniversite eğitimiyle ertelenen işsizliğin prekarya kavramı üzerinden düşünülmesinin yararlı olacağı kanaatindeyim. Ucuz iş gücü sayılan göçmenler ve tasarruf yapamadığı için orta sınıfa bir türlü yükselemeyen yeni işçi sınıfını da buraya eklemek gerekir. Zira, refah devletleri başka birçok şeyle birlikte çalışanların tasarruf yapabildikleri yerlerdir.

Prekarya kavramı sadece sosyo-ekonomik bir gerçekliğe değil aynı zamanda eli kulağında bir krize de işaret ediyor. Uluslararası İlişkiler açısından bakıldığında, 2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan liberal dünya düzeni ve ekonomik modelin işlemediği ayan beyan ortada. Ulusal siyasete bakıldığında ise siyasi seçkinlerin bu sorunlara çözüm üretmeye hem isteksiz hem de yetersiz olduklarını görmek zor değil. Elde kalan ise kutuplaşmanın geçer akçe olarak görüldüğü bir siyasi düzlemde ''gençler iş beğenmiyor'' söylemi oluyor. Kısacası, eski dünyanın ezberleri günümüzü okumakta yetersiz kalıyor. Alexis de Tocqueville'in dediği gibi: ''yeni dünyaya yeni bir siyaset bilimi gerek.''