Ben yapım gereği futbol ile çok haşır neşir birisi değilim. Ancak futbolun o duygusal havasını severim. Örneğin 2010- 2011 senesinde gazeteci olmanın da verdiği rahatlıkla kendimi Çiftlik Caddesi'nde Zenke ile birlikte üstü açık bir otobüsle zafer turu atarken bulmuşluğum vardır. O maçı izlememiştim bile. Ama Samsunspor şampiyon olmuştu o zafer ruhu beni de kaplayıverdi kendimi Simon Zenke ile omuz omuza buluverdim.
Yani 90 dakikalık mücadeleyi değil o adanmışlık ruhunu seviyorum. Mesela Vural Korkmaz'ın dediği gibi "Futbolu Hiç Sevmedim; Samsunspor'u Çok Sevdim!"
Merhum Muzaffer Badalıoğlu’nun “Yenildiğimiz zaman sokağa çıkamazdım. Korkumdan değil utancımdan” sözünün anlattığı o ruhu seviyorum.
Samsun'da o ruh var ve bu sayede şampiyonluğa doğru giden bir takımın şehri olmaya başladı.
Bu şehrin çocukları uluslar arası organizasyonlarda bile Samsunspor bayrağı açıyorlar. Şehrin dört bir yanını dev Samsunspor bayrakları ile donatıyorlar. Pandemiye rağmen azalmayan bir coşku. Şehrin dört bir yanında hissediliyor.
Böyle bir ortamda iken Samsun 'da 100. Yıl Bulvarı üzerindeki dev Samsunspor bayrağının bina sakinlerinin şikayeti ile indirilmesi münferit bir olaydan öteye gidemez. Bunlar Samsunspor ruhuna o adanmışlığa asla sekte vuramaz. Samsunspor'u daima hazmedemeyenler olacak. Onlara takılmadan bu şehir ve bu şehrin en önemli markası Samsunspor yoluna devam edecektir.
Samsunspor’un tüm imkansızlıklara ve hazmedemeyenlere rağmen ayakta kalması bu ruh sayesinde.
Bayrak asarak vermiş olduğumuz rahatsızlıktan dolayı çok mutluyuz.