Elazığ’da yaşanan deprem milletçe bizi derinden sarstı. Deprem Elazığ’da değil Türk Milleti’nin taa içinde yaşandı.
Elazığ depreminin bilançosu sadece 41 can olmadı. Ayrıca milletçe, ülkece ne durumda olduğumuzu gördük. Öncelikle tüm canlarımız enkaz altından çıkarılıp toprağa verilmedikçe bir şeyler yazmayı doğru bulmadım.
Zira 'Türkiye'nin deprem konusundaki yeterliliğini tartışmaya açmak gerçekten canlarımız enkaz altında iken yapılması doğru bir şey değildi.
Ama şimdi hem yaraları sarma hem de yeni acılar yaşanmaması için şapkamızı önümüze alıp düşünme zamanıdır.
Öncelikle göreve geldiğinde İstanbul'da 450 metrekare boğaz manzaralı 12 Bin Dolar kira ile yalı kiralayan Kızılay Başkanı Mert Kınık’ın depremin hemen ardından kişisel sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı ve kısa bir süre sonra sildiği "Destekleriniz için deprem yazın 2868'e SMS yollayın. 10 TL katkıda bulunun. Dilediğiniz kadar gönderebilirsiniz. Gün dayanışma günü” mesajı Deprem Vergileri Nerede? tartışmasının da fitilini ateşledi.
17 Ağustos 1999 Marmara depreminin ardından meclise sunulan yasa tasarısıyla deprem bölgelerinde hayatın mümkün olduğu kadar en kısa şekilde normalleştirilmesini sağlamak gerekçesiyle ek vergiler getirilmesi kararlaştırılmıştı. Tasarı, 12 Kasım 1999 Düzce depreminden sonra 26 Kasım 1999'da TBMM'de kabul edildi.
Buna göre 1999 ve 2003 yılları arasında alınan ek gelir vergisi, ek kurumlar vergisi, faiz vergisi, ek motorlu taşıtlar vergisi, ek emlak vergisi, özel işlem vergisi ve özel iletişim vergisinden toplamda 7 milyar 275 milyon lira gelir elde edildi. Deprem için fon oluşturulmadı. Toplanan gelirler direkt merkezi bütçeye aktarıldı.
Bülent Ecevit'in başbakanlığındaki DSP, ANAP, MHP hükümeti döneminde alınmaya başlanan özel iletişim vergisi, 2003 yılında ise kalıcı hale getirildi. 2020 yılına gelindiğinde devletin özel iletişim vergisinden topladığı gelir 67 milyar 715 milyon 85 bin liraya ulaşırken diğer ek vergiler de dahil edildiğinde deprem vergileri için son 20 yılda toplanan para 72 milyar 82 milyon 572 bin lirayı buldu.
Elazığ depreminde Sürsürü Mahallesi'nde yıkılan Dilek apartmanının enkazından sağ çıkan bir babanın anlattıklarını dinleyince kahrolmamak elde değil.
Evlatlarını ve eşini depremde kaybeden baba oturdukları binanın çürük olduğunun bilindiğini ancak kentsel dönüşüm gelir diye beklediklerini söyledi. Ama beklenen kentsel dönüşüm hiç gelmemiş ve o bina ailesine mezar olmuştu.
Bu para kentlerimizde deprem güvenliğini sağlamak o kentsel dönüşümün canlar kaybedilmeden önce gelmesini sağlamak için toplanmıyor mu? İlgili bakanlara sorulduğunda ‘bu para ile duble yollar yaptık' dediler.
Bütün bunları konuşmak zorundayız. Eğer bugün bunları konuşmaz ve suçu üstlenmek yerine başkalarına atmaya kalkarsak yarın bu acılar katlanarak karşımıza çıkacaktır.
Yoksa olası bir Ladik depreminde Samsun’da gidecek canların hesabını yada hepimizin akrabasından birilerinin yaşadığı İstanbul’daki can kayıplarının vebalini kime soracağız? Sorma hakkımız olacak mı?
İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş’ın bulvar üstü mahallelerde kentsel dönüşümü gündeme getirdiğinden beri 10 koca yıl geçti. En son 31 Mart yerel seçimleri öncesi Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, İlkadım'daki kentsel dönüşüm programını açıklamak için Erdoğan Tok’un davetiyle Samsun'a gelmişti. Hükümetin gündemine aldığı Türkiye'nin örnek kentsel dönüşümü Samsun'un İlkadım ilçesinde gerçekleşecekti halen bekliyoruz.
Ciddi anlamda yapı kalitesi ve imar sorunu bulunan Malatya kent merkezindeki bazı alanların kentsel dönüşüm ve gelişim projesinden çıkarılmasına ilişkin 24 Ocak tarihinde alınan Cumhurbaşkanı Kararı, 25 Ocak günkü Resmi Gazete’de yayınlandı.
Afete (depreme) karşı riskli yapıların yenilenmesi amacıyla 2013 yılında gündeme getirilen Kentsel Dönüşümün Malatya il merkezindeki bazı bölgelerde uygulanmasının iptal edilmesine dair kararın, Malatya’yı da ciddi ölçüde etkileyen, can ve mal kaybına yol açan, kent merkezinde de birçok binanın hasar görmesine yol açan Elazığ- Sivrice merkezli depremin olduğu günün tarihini taşıması, çok ilginç bir rastlantı değil mi?