Bu ara sosyal medyada bir kıyafet tartışmasıdır alıp gitti. Hatta #taciz hastagi ile konu TT oldu. Metroda dini gereği olarak gördüğü şekilde giyinmiş bir adamcağız bayağı rahatsız edilmiş.
Konu çok hassas neresinden baksanız diğer tarafı kızdırırsınız. Ama gazetecilik mesleğinin içinde zülfüyâre dokunmak var.
1925 yılında Atatürk tarafından gerçekleştirilen şapka ve kıyafet devrimiyle toplumumuz, çağdaş giyim şekline kavuşmuş, yaşam tarzı bakımından uygar milletlerle birlik ve beraberlik içinde olduğunu göstermiştir.
Ama maalesef durum şu ki; Dünya’da çağdaşlık ve uygarlık anlayışları kökten bir değişim yaşayarak 1925 yılında olduğundan çok farklı noktalara gitti.
Bugün dünyamızdaki çağdaşlık ve uygarlık anlayışı kılık kıyafete sığdıramayacağımız bir noktada. Çağdaş ve uygar milletler kılık kıyafetle insan yargılayan zihniyette olmayan milletler.
Onlar insanın kafasının dışına değil içine bakmayı tercih eden toplumlar. Onlar çeşitliliğe daha çok önem veren milletler.
En çağdaş uygar olarak gördüğünüz ülkelere bakın göreceksiniz ki; isteyen istediği kıyafetle özgür bir hayat sürerken teknoloji ve ekonomi olarak en ileri düzeydedirler.
Onlar için en açık kıyafeti giyen en çağdaş en kapalı kıyafeti giyen de en gerici değil.
Biz ise dünyanın en şekilci ülkelerinden bir tanesiyiz. İnsanlara kılık kıyafetine göre bir ön yargı ile yaklaşma bizim ülkemizde çok ciddi bir kangren ve tehlikeli bir durum.
Malum yıllardır takıldık kılık kıyafete hep kısır konular içinde boğula boğula geldiğimiz nokta ortada.
Sadece kılık kıyafet de değil derdimiz üstelik. Yok küpe takan, saç uzatan erkek, yok erkek gibi kısa saç kestiren kız mı olur? Yani 2020 ye gireceğimiz şu zamanda bile aynı cümleler.
Kimse bir başkasının ne düşündüğüne bakmadan kendi istediği gibi giyinemeyecek mi? Bu onun en doğal insanlık hakkı değil mi? Ben insan olarak dünyaya gelmişim bir ömür süreceğim.
Onda da toplum baskısı nedeniyle istediğim kıyafetleri dahi giyememeğim öyle mi? İster açık saçık, ister cübbe sarık.
Bu şekilde davranarak kendini çağdaş ve uygar zannedenlere sesleniyorum; siz konuyu çok yanlış anlamışsınız.
Medeniyet ve uygarlık asal bir başkasını kılık kıyafeti nedeniyle ötekileştirmek değildir.
Olamaz. Birkaç gün önce kıyafetinden ötürü taciz edilen vatandaş, birkaç ay önce mini etekle şortla taciz edilen kadınlar.
Bu saçmalıkların sonu bir grup diğerini Olimpos’un çocukları diğerleri de Hira’nın çocukları olarak sıfatlandırmaya başladı.
Ne denli saçma sebepten doğan bir bölücülük değil mi sizce de?
Barış Pnarı Harekatı’nda omuz omuza canını kanını feda eden kahramanlarımızın hangisinin babası cübbeli annesi kapalı yada hangisinin başı açık diye bir ayrım olabilir mi?
Örneklemek ve konuyu uzatmak mümkün ama gerek olduğunu maksadımın anlaşılacağını saçma sapan yerlere çekilmeyeceğini ümit ediyor ve diyorum ki; Bu dünyaya çıplak geliyor bir metre kumaşla gidiyoruz hepimiz. Bu haldeyken sadece ön yargı olmadan kılığına kıyafetine bakmadan insana saygı ve sevgi tek ihtiyacımız olan bu.