Derya Cesur

"O"

Derya Cesur

İlkel zaman içinde,

herkes yaşam derdinde,

develer yabani, pireler kim bilir nerede iken

ve çocuklar beşiklerini arayıp da bulamazken

o vardı.

İnsanlık tarihi kadar eski,

çağdan çağa ustalıkla sıçrayan, kendini kendinden çoğaltan kırk ayaklı bir haşarat sanki.

 

Hep var o.

Renk renk, biçim biçim,

küçük ve büyük,

gürültülü ve sessiz,

gizli ve uluorta,

hep ve her yerde o.

 

Onun gibisi yok yeryüzünde.

Onun gibi kaba kuvvetli, cüretkar ve sömürgeci.

Hiçbir şey benzemez çirkin ve karanlık gövdesine.

Canlı canlı yutulmuş hayatların çürük kokusu var nefesinde.

Yaşıyor o dünde, bugünde ve gelecekte.

Kılıktan kılığa giriyor. Salgın bir hastalık gibi vücuttan vücuda, akıldan akıla bulaşıp duruyor,

durup dinlenmeden yeni konaklar buluyor ucube cüssesine.

 

Fena bir şey o.

Her belanın katı harcı,

her güzelliğin baş celladı.

Dipsiz, doyumsuz bir bataklık.

 

Kullanışlı bir şey o.

Tiranların elindeki eşsiz hazine.

Politikacıların, hamaset ustalarının, iman tüccarlarının yankı dağı o.

Hep aynı şarkıyı söyleyen cüce fikirli bir koro.

Kaçamazsın ondan. Etrafından dolanamaz, üstünden atlayıp geçemezsin.

Yürürken arkandan gelir o. Sen yolunda giderken trafikte, arabanın tamponuna kadar sokulup şeridinden atar seni. Durakta, metrobüste, şehirler arası otobüste, camide, okulda, ilim ve irfan yurdunda, gazetelerin en ünlü köşelerinde, üçüncü sayfa haberlerinde, köylerde, şehirlerde, ülkemin en köhne ve en güzide muhitlerinde aynı anda, bambaşka kostümlerle görünür ve bazen apartmanın ikinci, üçüncü, onuncu katında ya da karşı kapının arkasında yaşar o.

Görmeden günün geçmez onu. Kapıdan kovsan televizyonundan, telefonundan girer içeri. Konuşur, paylaşır, cüce aklıyla herkese sataşır. Bilmediklerinden dem vurur, kutsalı telef eyler. Ahlakı diline pelesenk eder de eylemine bir türlü rehber edemez. Hoşgörüsüz, şefkatsiz ve acımasızdır. Kendine benzemeyen her rengi kusurlu, kalıbına uymayan herkesi zararlı bulur o.

Bir kara delik gibi çeperinde ne varsa çekip yutar o.

Yokluk, yoksulluk, kışkırtılmış korku ve çaresizlik hissi ile beslenip semirir. Kaderin değişmezliği, yazgının takdiriilahi olduğu fikrine tutunur. Böylece çabayı küçümser ve kendini güce, güçlüye teslim eder.

Galeyana gelir kafa keser,

sözde imanından güç alır insan yakar.

Doğa tanımaz, kendini ondan ayrı sayar ve yok ederek ona hükmedebileceğini sanır. Deprem olurAllah'tan, yangın olur, sel olurgünahtan der, bildiğini okumaya devam eder.

Kitap sevmez, bilim dinlemez, anlayamadığını şiddetle reddeder.

Kovuğuna sığınır, kovuğuna güvenir hatta kovuğuna tapar. Oradan çıkarsa öleceğini sanır.

Tanıdın mı onu?

Cehalet...

Korun ondan.

Aydınlıkta kal.

Oku! Oku! Oku!