Geçen sezon en anlam veremediğimiz, saçımızı başımızı yolduğumuz durumlardan biri takımımızın deplasman performansı idi.
Kendi evini rakipler için adeta bir cehenneme çeviren takımımız, deplasmanda ise sanki o evdeki oyunumuzun başına bir eksi işareti koyar gibi tam tersi bir kimliğe bürünüyor, sanki bambaşka bir takım oluyor o cehennemi kendi yaşıyordu.
Nitekim dış saha performans çizelgesinde lige çok erken bir şekilde havlu atan İstanbulspor'un bile gerisinde kalarak son sırada yer aldık.
Dün itibari ile bu kâbus sona erdi ve Kırmızı Beyaz Kara Sevdamız üstelik de bu sene rakiplerimizden biri olan Gaziantep FK deplasmanından klasik tabirle altın değerinde bir 3 puanla döndü.
Bu maç aynı zamanda bir "ilkler" maçı oldu.
Reis ilk galibiyetini aldı, Holse sezonun ilk golünü attı; sezonun ilk galibiyeti geldi.
Ve sevinçten havalara uçarak söylüyorum ilk kez bir deplasmanda maçın ilk golünü biz attık. Şükürler olsun!
Oyun olarak, Gaziantep daha ilk 10 dakikada 3 tane isabetli şut bulsa da dengeli, kontrolün özellikle ilk yarı tamamen bizde olduğu bir performans vardı.
Tempoyu çok iyi yönettik. Çok iyi paslaştık. Okan'la normalden fazla oynamamıza karşın üçüncü bölgeye de çok çabuk ve etkili geldik.
Açıkçası, geçen hafta ikinci yarının uzatmalarında buldukları gol dışında pozisyonu dahi olmayan Gaziantep de, maça özellikle ilk 10 dk etkili başlamasına karşın çabuk söndü.
Kronik sorunumuz olan bitirici vuruşlar da gelseydi, bugün 2 ya da 3 farklı bir galibiyet almak işten bile değildi.
Özetle, takımımız bir deplasmanda ne yapılması gerekiyorsa tam da onu yaparak üç puanı hanemize yazdırdı.
Maçtan birkaç gün önce düzenlenen basın toplantısında deplasman kâbusu ile ilgili sorulan soruya hınzır bir gülüşle "geçen sezon hoca ben değildim" diyen Reis aslında mesajı da vermişti.
Reis'in felsefesi oyunun her alanında hissediliyor. Takım bir bütün halinde ve ne yaptığını bilerek oynuyor. Oyuncularla arasının ne kadar iyi olduğu da her halinden belli. Gisdol gibi kısa sürede efsane olmuş birinin ardından gelme ağırlığını kaldırdığı gibi daha kısıtlı imkanlarla daha çok şey başaracağına dair umutlarımızı da yeşertti.
Oyuncuların performansına gelince:
Satka ve Drongelen'e nazar değmesin. Geçen hafta Immobile'ye adım attırmayan Satka bugün de Gaziantep hücumcularına bir bela oldu. Drongelen'i ise söylemeye bile gerek yok. Sadece fiziği ile değil resmen ruhu ile oynuyor. Mehmet Yılmaz hocanın dediği gibi adeta bir Çarşambalı.
Bennasser özellikle savunmada takımın resmen sigortası gibi. Özellikle Taylan'ın yokluğunda tek başına üstlendiği 6 numara pozisyonunu hakkını vererek oynuyor.
Geçtiğimiz sezon en çok eleştirdiğim oyuncuların başında gelen Ntcham ise bir kez daha kendi oyununun takımı ne kadar etkilediğini görmüştür diye umut ediyorum. Bugün sahada adeta bir maestro gibiydi. Holse'ye yaptığı asist muazzamdı. O oynayınca takım bir başka oynuyor.
Takımda, izleyen herkesin de aksadığın gördüğünü düşündüğüm iki temel oyuncu var: Muja ve Schindler
Schindler bu sezon pek alışkın olmadığı bir pozisyonda oynuyor. Bunun sancılarını çekiyor olabilir. Ancak sahada, futboldan anlamadığı halde sadece adam eksik diye maça çağırılan halı saha amatörleri gibi her topu alışında eli ayağına dolaşıyor. Taraftar gözünde 90+9'da bizi hayata döndürdüğü Hatay maçının kredisi bitmek üzere.
Muja ise maalesef çok daha büyük bir hayal kırıklığı. Bugün Reis ona nasıl ve neden 89 dakika sabretti gerçekten anlamadım. Takıma olumlu hiçbir katkısı olmadığı gibi pek çok atağımızda topu resmen ezdi. Onun toparlanacağına değerinin hakkını vereceğine dair umudum her geçen gün azalıyor. Umarım Emre Kılınç bir an önce takıma döner.
Öte yandan;
Bugün sahaya "Kapsayıcı Forma" ismi verilen, dezavantajlı gruplar ile ilgili bir farkındalık oluşturmak amaçlı tasarlanan özel bir forma ile çıktı takım.
Samsunspor'un en çok sevdiğim yanlarından biri de forma marifeti ile ortaya koyulan bu duyarlılıktır.
Kadına şiddet konusuna dikkat çekmek üzere tasarlanan ve benim bildiğim kadarıyla alanında bir ilk olan "Dünyanın En Ağır Forması"; Atatürklü Armayı tüm tasarımına taşıyan benim de uğur olsun diye her maçı izlerken giydiğim Antrasit renkli formamız, Türkiye Cumhuriyetimizin 100.yılına özel tasarlanan Atatürk imzalı Altın Renkli formadan sonra "Kapsayıcı Forma" da bu klasikler arasında yerini aldı.
Sözün özü;
Bu takım, deplasmanın efendisi taraftarı ile şanlı geçmişi ile o kendine özgü tarzı ile bu ligin, Anadolu'nun ve futbol denen bu büyüleyici oyunun en güzel renklerinden biri.
İyi ki varsın Kırmızı Beyaz Kara Sevdamız?
Emre Seven