İnandığımız İslamiyet'in haber verdiği üzere bu dünyaya sınav olmaya geldik.
Hepimiz bir sınavın içerisinde karşımıza çıkan hal ve durumlara karşı bir tavır takınıyor bu takındığımız tavır ile de puanlarımızı yazdırıyoruz.
İnsanın en mükemmel mânâda gerçekleştirmesi beklenen kulluk vazifelerinden biri de sabırdır. Bu deprem musibetinde evini, ailesini kısaca her şeyini 1 dakika içinde kaybetmiş olan insanımız sabır imtihanını da en ileri mânâda kazanmıştır.
Büyüklüğünü, inançlarına olan samimi bağlılığını her fırsatta kanıtlamış olan Anadolu'nun bu aziz milleti son deprem imtihanında yeniden tevazunun, sevginin, anlayışın, diğergamlığın, hoşgörü ve dayanışmanın vücut bulmuş hali olduğunu göstermiştir.
Elbette bir de verdikleri sınavı kazanamayan birçok kurum ve insanı da gösterdi deprem musibeti bizlere.
Haşir meydanı, hayvanların bile gerek insanlardan ve gerekse birbirilerinden olan haklarının alınacağı, hattâ bir kâfirin Müslümanda olan hakkının dahi hesaba katılacağı bir yüce adalet divânı olarak insanları beklemektedir.
Örneğin, sadece müteahhitler miydi suçlu? Ya onları denetleyenler. Onlar çocuklarına helal lokma götürmekle sınanmıyorlar mıydı? İmar izni veren devlet adamları ellerindeki mühür ile sınanmadıklarını mı sanıyorlar?
Bu milletin parasıyla okullarda okuyan inşaat mühendisleri, mimarlar bu ülkeye hizmet etmek için yetiştirilmediler mi? Bu memleketin insanları vergileri ile okutmadılar mı mimarı, mühendisi? Onları bu kötü yapıların altında ölmeye mecbur etmenin hangi dinde yeri var?
Kuran'ı Kerim'de ' işi ehline veriniz ' ayetine rağmen İlahiyat Fakültesi mezununu AFAD'ın başına koyanların imtihanı ne olacak?
Bu mu gerçekten Müslümanlık?
Yaşayanlardan helallik istemek kolay. Enkazın altında inleye inleye soğuktan, açlıktan, susuzluktan can verenlerin hakkını nasıl ödeyeceksiniz? Onlarla nasıl helalleşmeyi düşünüyorsunuz?
Orada ölen çocuklar sizi Allah'a şikayet etmeyecek mi sanıyorsunuz?
"Allah'ım bu memlekette yıllarca deprem vergisi toplandı da bu vergiler yollara harcandı. Ben hayatımın baharında bile değilken, annem ve babamla birlikte dönüştürülmeyen binanın altında kalıp öldük. Şikâyetçiyim; Ben günlerce soğuğun altında aç, susuz can verdim. Beni günlerce kurtarmaya kimse gelmedi" dediğinde nereye kaçacaksınız?
"Kenar-ı Diclede bir kurt kapsa koyunu, Gelir de adl-i ilâhi Ömer'den sorar onu"
Biz buna iman etmedik mi? Ey Müslüman devlet adamları?
Ya milletin küçücük evlatları, yaşlı koca ataları soğuktan tiril tiril titrerken depolarında çadır tutup afet bölgesine elinde ne var ne yok göndermeyen Kızılay'ın üstüne bir de bu çadırları satması hangi dine sığar? Hadi bu milletin KIZILAY'a verdiği kanı hastanelere satıyorsunuz. Bu milletin parasını verdiği çadırı niye depoda tutup sonra da bu millete satıyorsunuz. Bu millet zaten ihtiyacı olduğunda yanında olmanız için size para vermiyor mu?
Annenin evladına fayda vermeyeceği o günde, millet karda kışta çoluk çocuk donarken depolarınızda neden çadırları tuttuğunuzu nasıl açıklayacaksınız? Allah'ı nasıl kandıracaksınız? Kıldığınız namazlarla mı tuttuğunuz oruçlarla mı?
Bu millet acı karşısındaki vakur duruşuyla, yardıma ihtiyacı olan din kardeşinin yardımına amasız, fakatsız koşması ile sınavı geçmiştir.Siz kendi derdinize yanın.