Samsun bir süredir korona verilerinde Türkiye'nin en önde çıkan illerinden birisiydi. Sonrasında da zaten Samsun'daki artış durdurulamadı ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın açıkladığı korona virüsü vaka sayılarında Samsun'un Türkiye birincisi olduğu ortaya çıktı.
Rakamlar ve istatistikler var elbette ama benim için en önmeli gösterge Samsun'un mezarlıklarına her gün 4-5 cenazenin defin ediliyor oluşu. Bir arkadaşım anne babasını sonra abla ve eniştesini kaybetti. Bu virüs onu ailesiz bıraktı. Bir sonraki gömülenin de bizim sevdiğimiz birinin olmayacağını bilemiyoruz.
Ama buna rağmen sokağa çıkma kısıtlaması uygulanmadığı cumartesi günü bunların hiç birinin önemi kalmadı. Havanın da güzel olmasından ötürü hurra herkes kendini dışarı attı. AVM'lerde yaşanan yoğunluğu gördük. Trafik bile hınca hınç araç doluydu. Sevgililer sarmaş dolaş sahilde gezdi.
Elbette maske, mesafe ve hijyen kurallarına uyanlar kadar uymayanlar da vardı.
Benim o günden sonra Samsun'daki vakaların ve dolayısı ile ölümlerin artacağını söylemem doğru olacaktır.
Tam korona nedeniyle Samsun'un adı kötü anılıyor diye hayıflanırken bir başka olay bunun da önüne geçti. İbrahim Zarap isimli bir bir caninin eski eşini, küçük kızının gözleri önünde darp ettiğini tüm Türkiye dehşetle izledi.
Bu gelişimini tamamlayamamış varlığın söyleyecek sözü olmadığı noktada kendisinden fiziksel olarak çok daha zayıf olan kadına saldırdığı anları izlediğimde gözünün ne denli döndüğünü hissettim. Bu varlık baygın kadını yerde tekmeliyor bir de kendisine tepki gösterenlere bağırıyordu. O'nu küçük kızının yalvarışları ağlayışları bile durduramadı. Gözü bu denli dönmüş olan birisi eğer elini kolunu sallayarak sokaklara geri salınırsa bir sonraki hareketi kesinlikle zavallı kadını öldürecektir. Bu varlıkta kesinlikle o potansiyel var. Bir kadın cinayeti haberi daha duymak istemiyorsak bu varlığa psikolojik tedavi uygulanmalı.
Ama bu da çare olur mu bilemiyorum. Çünkü İbrahim Zarap denilen varlık halen kendisini haklı görüp eski eşini suçluyor ve kendisini darp edenlerden şikayetçi olacağını söylüyor. Az önce eski eşini öldüresiye döven kendisi değilmiş gibi.
Gelişimini tamamlayamamış tüm insansı varlıklar kadına şiddet uyguluyor. Üstelik de bütün saldırganlık davranışlarını kendi açılarından oldukça haklı sebeplere dayandırıyorlar.
Sorun hepsi öldürdükleri kadın için aldattığını, karısının kendisinden habersiz boşanma davası açtığını, gözünün üzerindeki kaşı beğenmediğini söyler. Yani hepsinin haklı bir sebebi vardır. Bu yüzden de cezadan indirimi hak ediyorlardır. Bir tek öldürülen kadın haksızdır. Cinayet gibi ağır saldırganlık ve şiddet içeren eylemleri yapanların bile kendilerini meşrulaştıracak gerekçeleri vardır yani.
İbrahim Zarap da onlardan bir tanesi. Şimdilik eski eşini sadece darp etti. Bir sonraki adımı atmasına izin verilirse bu da sadece Samsun'un değil Türkiye'nin ve yargı sisteminin ayıbı olur. Türk toplumunun ayıbı olur. O yerde dayak yiyen kadını koruyamayan devlet o saatten sonra olsa ne olur olmasa ne olur?
Anlayamadığım ise şu; Bir kadın evladını nasıl yetiştiriyor ki bu adam kendi çocuklarını doğuran kadını dahi öldürebiliyor.
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ya da bir diğer adıyla Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Kadın hakları dünyanın dört bir yanında büyük etkinliklerle gündeme geliyor. Bir çok kişi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü mesajı yayınlayacak bugün.
-- Tüm dünya, ülkemiz ve üyelerimiz arasında görev yapan kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
-- Emek veren, acı çeken, özlem duyan, hakkını savunan tüm kadınlar 8 Mart Kadınlar Günü Kutlu Olsun...
Sizce bu ülkede mesajların ve bu boş lafların bir önemi var mı?