Karamanoğlu Mehmet Bey'in 13 Mayıs 1277'de yayımladığı fermanla Türkçenin resmi dil olarak kabul edilmesinin 748. yıl dönümü Samsun'da törenle kutlandı.
Dilde Fikirde İşte Birlik Yolu Derneği,Türk Dili Günü olan, Karamanoğlu Mehmet Bey'in buyruğu ile Türkçenin resmî dil - devlet dili olduğu 13 Mayıs 1277'nin 748. yıldönümünde,DİLDE FİKİRDE İŞTE BİRLİK YOLUTÜRK DİLİ GÜNÜ BİLDİRGESİ"ni kamuoyuyla paylaştı.
Samsun Atatürk Anıtı önünde düzenlenen etkinlikte konuşan Dilde Fikirde İşte Birlik Yolu Genel Başkanı Mustafa Keskin şunları söyledi:
Karamanoğlu Mehmet Bey 748 yıl önce;"Bundan sonra hiç kimse, devlet dairesinde, sarayda, resmî toplantıda, eğlence yerinde ve çarşı, pazarda Türkçeden başka dil konuşmaya" buyruğuyla Türk Dilini resmî dil - devlet dili yapmıştır.
Türk ulusu tarih boyunca Türk diline ne yazık ki gerekli önemi ve özeni göstermemiştir.
Orhun Anıtlarında "Türk beyler Türk adını bıraktı" diye yakınılmaktadır.
Ulu önderimiz ATATÜRK,"Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır" sözünde olduğu gibi Türkçeyi, Türk kültür ve uygarlığının en önemli ögesi olarak görmüş; ulusal kimliğin oluşmasında dilin yadsınamaz etkisini, gücünü, önemini sürekli vurgulamıştır.
"Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin ulusal ve zengin olması, ulusal duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, bilinçle işlensin" diyen Atatürk, 12 Temmuz 1932'de Türk Dil Kurumu'nu kurdurmuştur. Birinci Türk Dili Kurultayı, Dolmabahçe Sarayı'nda 26 Eylül-5 Ekim 1932 tarihleri arasında toplanmıştır.
Türkçeyi, özellikleri ve kuralları bozulmadan konuşma dili olarak kullanmak; ulusal birlik ve bütünlüğün en önemli ögelerinden biridir.
Türk, Türkçe konuşandır. Bu kadarı yeterlidir. Türkçe konuşan Türkçe düşünür. Türkçe düşünen Türkçe yazar. Türkçe düşler. Türkçe yaratır, Türkçe üretir, Türkçe yönetir. Türkçe sever. Türkçe kızar, öfkelenir. Türkçe yaşar. Türkçe ölür. Çünkü binlerce yıl öncesinden günümüze, kılığına-giysisine, ideolojisine-geleneklerine, sazına-sözüne, öyküsüne-söylencesine, üzüntüsüne-sevincine, yediğine-içtiğine biçim veren Türk dilidir. Yeryüzüne yayılandır. Türkçe konuşuyorsan Türk'sündür. Kim olduğun tartışılmaz.
Kültürün gücü top-tüfek, kılıç-kalkan değildir. Kültürün gücü dilin gücüdür. Yayılan, kaba güç, zorbalık-barbarlık değildir. Yayılan dildir.
Güç dildir. O dil Türkçedir. Ve onu konuşan Türk'tür. Türk budur.
Ülkemizde yabancı kaynaklı söz, sözcük ve yazıların her alanda kullanımı oldukça yaygınlaşmıştır. Bütün il ve ilçelerimizin ana ve ara yollarını yabancı adlar ve yazılar kaplamış durumdadır. Günümüzde işportada satılan en ucuz giysilerde bile üzerinde İngilizce yazılar olmayanını bulmak güç. Çocuklarımız için üzerinde böyle yazılar olmayan okul çantası, bir okul gereci yok. O yazıların anlamını kullananların büyük çoğunluğu bilmiyor. Kişi adlarından işyerleri adlarına kadar yaygınlaşan ve yerleşen yabancı adlar, bir sömürge ülkesinde görülebilecek boyutlara ulaşmıştır. Türkçe korumasız ve savunmasız kalmıştır. Türkçenin kullanımında yaşanan olumsuzluklar Türk kimliğini, bağımsızlığını etkiler boyutlara ulaşmak üzeredir.
Binlerce yıllık geçmişiyle, yeryüzünün geniş bir parçasında 300 milyona yakın konuşanıyla, çok güzel ses, biçim ve söz dizimi özellikleriyle, geniş söz varlığıyla yeryüzünün en güçlü dillerinden biri olan Türkçe, ne yazık ki bugün birtakım sorunlarla karşı karşıyadır. Yaşamın çeşitli alanlarında yaşanan yabancılaşma akımı içerisinde yabancı kaynaklı sözlerin olur olmaz her yerde kullanılması; iş yerlerine, ürünlere yabancı kaynaklı adlar verilmesi ve kitle iletişim alanında Türkçenin yanlış kullanılması karşısında birtakım yasal düzenlemelere ivedilikle gidilmesi gerekmektedir.
Dilimizin bu yıkık durumundan herkes sorumludur. Basın yayın görevini, Türk Dil Kurumu işini, öğretmenlerimiz bilinçlendirmelerini, sinema film alanı doğru kullanımı, toplum savunuculuğunu, devlet gereğini yapsaydı bugün dilimiz bu durumlara düşmezdi?
Dilimizi yok etmek isteyenlerin gerçek amacı ülkemizi yok etmektir. Usu ve yüreği yara almamış her yaştan Türk gençleri, dilimizi de ülkemizi de yoktan var etmeyi bilir. Bilinmelidir ki, sızlananlar ancak dar görüşlüler ve güçsüzlerdir.
Dilimizin sahibi yalnızca dilbilimciler, aydınlar, okuryazar olanlar değildir. Türk'üm diyen köylü-kentli herkesin Türkçe üzerine söz söyleme, görüş bildirme hakkı vardır. Dilimizin tek ve gerçek sahibi, kalıtını görkemli kültürümüzden alan ulusumuz ve onun çalışkan çocuklarıdır.
Türkçe sadece tarihsel bir kalıt değildir. O, geçmişin izlerini geleceğe taşıyan, her kuşaktan bir önceki kuşağa kültürel bağları kuran bir köprüdür. Bu köprüyü yaşatmak için, halkımızın her bir bireyi, Türkçeye sahip çıkmalı ve onu günlük yaşamda, iş yaşamı alanında, sanatta, bilimde en etkin biçimde kullanmalıdır. Türkçenin sadece korunması değil, geliştirilmesi de gereklidir. Dilin doğru ve etkili kullanımını özendirmek için toplumsal bilinç artırılmalı, yanlış kullanımların önüne geçilmelidir.
Bir ulus, başka bir ulusu sömürgesi altına almak istediğinde, yapacakları ilk iş, o ulusun ana dillerini yok etmektir. Çünkü dili yok etmek kültürü yok etmektir. Kültürsüz bir ulus da yeryüzünde yaşayamaz.
Özellikle vurgulayarak söylüyoruz;hiçbir alanda Türkçede karşılığı bulunan yabancı sözcüklere yer verilmemelidir.
Dilde Fikirde İşte Birlik Yolu Derneği; Türkçemizin üzerindeki kuşatmayı kaldırmak, onu yüceltmek ve yaraşan yere yükseltmek yolunda başlattığı çalışmalarını yılmadan sürdürecektir. Sömürgeci dillerin egemenliğinden kurtarılması ve Türk dilinin değerine yaraşır yüksekliğe erişmesi, yeryüzü dilleri arasında hak ettiği yeri bulması için özveriyle çalışmalar yapılacak ve yürütülecektir.
Bizler yolumuzda kararlılıkla yürüyecek ve ulusal bir dil bilinci yaratana dek ülkülediğimiz amaç için yılmadan çalışacağız?
Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
Yolumuz: Dilde Fikirde İşte Birlik Yoludur. Bu Yol: Kutlu Yoldur.
Ne mutlu Türk'üm diyene!