İNCE İŞ İNSAN OLMAK

İNCE İŞ İNSAN OLMAK

Samsunsonhaber köşe yazarı Hilal Genç'in kaleminden; İNCE İŞ İNSAN OLMAK

Sevgili okurlar bir süredir birbirimizden uzak kaldık. Bu süreçte dünyada ve ülkemizde pek çok olay oldu. İnsanlar öldü. Masum çocuklar, kadınlar, ibadethanede ibadet eden bir ihtiyar, hastanede hasta yatağında yatan bir adam, bir anne, bir baba, abla, kardeş. Masum sivil insanlar. Savaşlar hız kesmeden devam etti ve ediyor. Birileri ateşi sürekli körüklüyor ve dünya bir ateş topu gibi boşlukta dönüyor.

Haberler sadece ölümden bahsediyor. Bir kadın güpegündüz sokak ortasında insanların bakışları arasında eski koca, eski sevgili tarafından öldürülüyor. Trafikte yol kavgası yüzünden insanlar birbirine giriyor ve çocuklarının gözü önünde bir baba bıçaklanıyor. Daha hayatının baharında pırlanta gibi bir çocuk kendi yaşıtları tarafından sebepsiz katlediliyor. Öğrenci okula silahla gidip öğretmen vuruyor. Sapık bir öğretmen öğrenci taciz ediyor. Hayvanlar katlediliyor. Offf içim daraldı yazarken bile. Her yerde kötülük. İnsanlar bir cinnet halinde.

Açlık, yoksulluk, geçim sıkıntısı, adaletsizlik, işsizlik, haksızlık, hukuksuzluk. Haberler korku filmi gibi. Bu ülkede herkes mi katil, cani, hırsız, kötü. Yok, mu hiç kirlenmemiş masum insanlar.

Var elbet. İşte tam burada beni bir günlüğüne de olsa tüm bu kötülüklerden uzaklaştıran yüreğini hiç kirletmemiş şu kirli dünyada tertemiz kalmış ve bana da güzel bir ders vermiş bir kadından bahsetmek istiyorum.

Mahallemde kurulan semt pazarına eksiklerimi almak için gittim. Alışverişimi tamamlayıp eve dönerken bir kasanın üzerinde birisinin kenarı çürümüş ve kesilmiş iki limon, ikisi çürümüş beş patlıcan, yaprakları tamamen çürümüş dört beş bağ marul, dışları simsiyah olmuş birazda havuç. Tezgah diyemeyeceğim bu kasaya şöyle bir bakıp geçtim. Yanında üstü başı çokta iyi olmayan, yağmur olmasına rağmen ayağında terlik, elleri yüzü kıpkırmızı olmuş ama gözleri gökyüzü gibi masmavi, ışıl ışıl genç bir kadın. Biraz ilerledim sonra dayanamayıp geri döndüm bir miktar para verip istediği birine ürünleri vermesini söyledim.

Yüzüme baktı ve ben bu muhabbet ten çok sıkıldım ama dedi alacaksanız alın almayacaksanız paranızı geri alın dedi.

O an çok utandım, belli ki benim gibi birkaç kişi daha haline üzülmüş ve ona sonradan ne kadar kötü bir davranış olduğunu düşündüğüm şekilde davranmıştı. Amacım elbette onu incitmek değildi ama karşımda öyle onurlu bir kadın vardı ki gururunu incitmiştim.

Bak ıspanak almışsın dedi bu havuçları soy pırıl pırıl olur dedi. Havucu aldım. Limonu gösterip. Çürüğünü kes kalanı sık suyu bol bu limonun dedi. Aldım. Patlıcanları gösterip bakma çürük yerlerine kes at kalanı kızart ben öyle yapıyorum dedi. Aldım. Marullar öyle kötü durumdaydı ki onu da bak uçlarını hep kopar at dipleri çıtır çıtır dedi çekirdek gibi yersin. Aldım. Sonra paramın üstünü verdi.

Fasulyemi aldın kaça aldın dedi. Altmış lira dedim. Oo çokmuş yeni çıktıya ondandır, ama lezzeti de yoktur şimdi dedi. Biraz sohbet edip helalleşip ayrıldım yanından.

 O ana kadar gözümün kenarında duran yaş ondan ayrılınca yanağımdan süzüldü. Kendimce iyilik yapmak istemiştim ama ona böyle davranmak hakkını bana kim vermişti. Kadın dilenmiyordu ki satış yapıyordu ve işini de çok güzel yapıyordu bana tezgahtaki tüm ürünlerden satmıştı. Ben bu genç kadından çok büyük iki ders almıştım iyilik yaptığımızı düşünerek kimsenin onurunu incitmeye hakkım yoktu daha dikkatli ve düşünceli olmalıydım bu birincisi.

İkincisi ise değil para verip almak dönüp bakmayacağım o sebzelerin aslında kullanılabilir olduğunu her şeyi nasıl israf ettiğimizi fark ettim. Eve geldim havuçları soydum ve o çürük gibi kapkara halinden eser yoktu, marulların sadece kök kısımlarını yıkayıp aldım bir salatalık malzeme çıktı, limon desen zaten çürüğü kabuğunda içinde bir sorun yoktu. Ben o akşam dolabımızda bozulmuş diye attığımız pek çok şeyin kullanılabilir olduğunu bu şımarıklığın aslında düşüncesizlik olduğunu o onurlu güzel kadından iyi bir dersle anlamıştım.

Bir büyüğüm bana 'Kızım bu dünya iyi insanların yüzü suyu hürmetine dönüyor' demişti.

Gerçekten de bu dünyada hala güzel, iyi, onurlu kirlenmemiş insanlar var, ve iyi ki varlar.

EN ÇOK OKUNAN HABERLER