Ahmet Altan – Zarlar

Ahmet Altan – Zarlar

Mehmet Yılmaz'ın kaleminden Ahmet Altan ? Zarlar

Bazı kitapların kapak görseli ve arka kapak yazısını okuyunca kafanızda bir şeyler belirir. Özellikle de romanlar için geçerlidir bu. Ahmet Altan'ın Zarlar adlı romanını kitapçıdaki rafta gördüğümde kafamda şöyle bir şey oluştu: Sanırım Osmanlı'nın son dönemindeki kumarhaneleri ve kumar oynayanları anlatan bir roman?

Ancak romanı bitirdiğimde bunun tam olarak böyle olmadığını anlamış oldum. Bir kere şunu söyleyeyim; roman bence başarılı bir roman. Kendini rahatlıkla okutabilen, olay örgüsünün kafada canlandığı bir kurgusu var. Zaten başta, gerçek olaylardan esinlenilmiştir deniliyor ki hakikaten öyle olmuş. Fazla ipucu vermeyi tercih etmediğim için detaya giremeyeceğim ancak Ahmet Altan anladığım kadarıyla, gerçek bir kişiden yola çıkarak, yine gerçek bir olayı finale bağladığı bir roman yazmış. Bu gerçek kişinin ise tarihi kaynaklarda sadece adının geçtiğini düşünüyorum. Belki birkaç küçük not daha olabilir. Lakin Ahmet Altan onu alarak, bir romancı becerisiyle bir karaktere dönüştürmüş. 1900'lü yılların başlarında Osmanlı'nın başkenti İstanbul'da başlayan olay, o dönemin kabadayılarının hayatıyla ilgili. Roman kahramanımız olan Ziya çok sert bir ortamda büyümüş, Çerkez geleneklerine bağlı ve hayatta sevgi başta olmak üzere pek çok normal ve insani duyguyu bilmeyen bir ilk gençlik yaşamaktadır. Hayran olduğu tek kişi ise abisi Arif'tir. Ziya karakteri yine belki Çerkeslerdeki o meşhur gururlu duruş ilkesine bağlı, bütün ömrünü gururu için yaşayan ve kişisel gururunu bütün duygularından üstün tutan bir kişilik.

Ziya'nın İstanbul'a başlayan hikayesi, Sinop Cezaevi, İskenderiye ve tekrar İstanbul'a devam ediyor. Bu süreç içerisinde hem romana hem Ziya'nın hayatına dahil olan başka karakterler de var.

Ahmet Altan'ın oluşturduğu Ziya karakteri gerçekten çok sert, Kafkas Dağları'nın her ne kadar İstanbul'a taşınmış olsa, kabile özelliklerini İstanbul'a da getiren bir dağlı karakterini anlatıyor. Kavgacı, inatçı, mert ve değişik bir karakter? Romanın ben aslında tam bir tarihi roman olmadığı, bilakis ağırlıklı olarak bir psikolojik roman olduğu kanaatindeyim. Çünkü Ahmet Altan'ın ruhuna dokunduğu şey, Ziya'nın psikolojisi. Onun hayata bakışı hatta saplantılarıyla duyguları arasındaki bütün o ilişkileri okuyabiliyoruz. Bu anlamda psikolojik tahlilleri yapıldığı kanaatindeyim.

Ahmet Altan'ın cezaevi ve orada kalmakla ilgili tespitleri altı çizilesi şeylerdi. Roman genel anlamda başarılıydı dedim ancak bence sayfa 91 var ki, muhteşem bir metin. Ölen ya da giden bir kişiye veda edememek üzerine şahane bir sayfa yazılmış. Vedalaşamadan ayrılmanın insan ruhunda nasıl yaralar açabileceğini harika bir şekilde anlatmış.

Bence iyi bir romanın özelliklerinden birisi de şu olabilir. Verdiği bilgiler gerçek mi, yarattığı karakterler sahi mi? Bunlar insanda bir araştırma duygusu oluşturabilir. Nitekim romanı okurken, özellikle son çeyreğinde bazı isimleri araştırmak için internete girebilirsiniz. Ahmet Altan ki, zaten fena bir romancı değildir, Zarlar'da, yirminci yüzyılın başlarında yıkılmaya teşne bir imparatorluğun başkenti olan İstanbul'daki hayatlara dair birtakım kesitleri bize sunuyor. Gerçek hayattan alınmış olması da romana belki ayrı bir gerçeklik katıyor ama yazarın da bundan çok ciddi bir katkısı olduğu ortada.

EN ÇOK OKUNAN HABERLER