Yazıları ilgiyle okunup takip edilen köşe yazarımız Akın Üner, 'Öcalangillerin Paradigması ve Kürtçülük Meselesinin Çözümü' başlıklı yeni yazısını samsun son haber okuyucuları için kaleme aldı.
ÖCALANGİLLERİN PARADİGMASI VE KÜRTÇÜLÜK MESELESİNİN ÇÖZÜMÜ
Bir süredir, memleketin kadim Kürtçülük sorununu çözmek için bir arayış var. Bunun için terör örgütünün kurucusu Öcalan ve terör örgütünün kravatlı temsilcileriyle kurulmuş bir diyalog üzerinden yol yürümeye çalışılıyor.
Son olarak, Öcalan ile görüştürülen terör örgütünün malum uzantıları, bir açıklamayla başlatılan süreci destekleyen ifadeler kullandı.
Belli ki İmralı sakini şahsın deyimiyle, bir "paradigma" içine girmiş bulunuyoruz.
*
Efendim, okuduğunuz bu satırların müellifi olarak onurlu ve gururlu bir Türk Milliyetçisi olduğumuzu baştan söyleyelim.
Geçmişte MHP ve İYİ Parti gibi milliyetçi çizgideki siyasi partilerde milletvekili adaylığı yapmış birisi olarak bu konuda tescilli olduğumuzu kamuoyu biliyor.
Geçmişimizdeki istikrarlı duruşumuzu bozacak değiliz. Terör örgütünün kurucusu ile pazarlık yapılması içimize sinmiyor. Teröristlere verilecek tavizler üzerinden yürütülecek süreçlerin ülkemizin hayrına olacağını hiç zannetmiyoruz.
Ancak peşin hükümlü olmak da istemem. Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu dönemden beri başını ağrıtan bölücü Kürtçülük tehtidinin son bulmasını en çok Türk Milliyetçileri ister.
*
Türk sözcüğünün üç tarifi olduğunu söyler dururum:
BİR: Etnik olarak Türk, Oğuz ve Kıpçak boylarından oluşan köklü bir milletin adıdır.
İKİ: Kültürel olarak Türk, farklı etnik kökenlerden gelse dahi Oğuz ve Kıpçak boylarıyla tarihsel süreçte kader birliği yapan toplulukların katılımıyla oluşan bir medeniyetin adıdır.
ÜÇ: Anayasal olarak Türk, hangi soydan geliyorsa gelsin Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkestir.
*
Aslına bakarssanız yukarıda sıraladığım üç Türklük tarifi, sadece bize özgü sayılmaz. Öznesini değiştirin, boy bağlantılarını uyarlayın; Almanlar içinde aynı tarifi yaparsınız, İngilizler veya diğer milletler için de!
Türkiye'de yaşadığımız Kürtçülük meselesi, emperyalizmin tesiri altındaki terörsitlerin zehirlediği bir kısım Kürt vatandaşımızın özellikle ikinci ve daha çok da üçüncü tanımı kabullenmemeleridir.
İkinci tarife dahil olmak istemeyişleri sosyolojik bir meseledir; bir yere kadar anlayış gösterilebilir.
Ancak üçüncü tarifi kabul etmemeleri, Türkiye Cumhuriyeti için bir beka sorunudur.
*
Gelelim Öcalangiller'in paradigma dedikleri sürece:
Eğer "iki numaralı Türk tarifini kabul etmiyoruz, biz başka bir şeyiz" diyorlarsa Azerbaycan'ın kurucu liderİ Ebulfeyz Elçibey'in sözleri aklımıza geliyor: "Türk değilim" diyene karşı sakın ısrar etmeyin. Allah'ın bahşettiği şerefi istemeyenlere biz zorla şeref verecek değiliz!
Ancak eğer diyorlarsa ki, "Anayasa'nın 66. Maddesine göre, Türk Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür Ibaresini kabul etmiyoruz." Ibaresini kabul etmiyoruz!
İşte orada durun: Hem anayasal vatandaşlık haklarını sonuna kadar kullanıp hem de anayasayı kabul etmiyoruz diyemezsiniz.
*
Anayasal Türklük tanımında makul bir değişiklik isteniyorsa, kırmızı çizgileri Türkiye Cumhuriyeti'nin banisi Mustafa Kemal Atatürk şu cümlesiyle çizmiştir: "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir."
Bu kırmızı çizginin dışına çıkan her değişiklik, Kürtçülük sorununu bitirmediği gibi üstüne üstlük, Türkiye'de bir Türk sorunu başlatır.
*
Türkiye Cumhuriyeti'nin sadık bir vatandaşı ve Türk kültürünün hizmetkarı demokrat bir aydın olarak, iyi niyetli olduğuna inandığım Kürtçülük meselesinin çözümü için yürütülen gayretlere bu kırmızı çizgilerin çerçevelediği alanda sıcak bakabiliriz.
Aksi halde Türk milletine dayatılan paradigmaların yeri, çöp kutusudur.
Tıpkı vakti saatinde çöp olan Sevr Paradigması gibi!