Samsunsonhaber köşe yazarı Harun Fırıncı Samsunspor'un ilk yarı karnesini yazdı.
T cetvelini bilmeyen yoktur. Mimarlık ve mühendislik gibi meslek gruplarının yanı sıra hukukçular da, özellikle borçlar hukukunda, bu kavramı metafor olarak kullanır. Alacak-verecek meselelerini anlatırken sıklıkla başvurulan bir yöntemdir. Örneğin, bir malın alıcısıysanız, T cetvelinin sağına aldığınız malın mülkiyetini veya hizmeti (artılar), soluna ise aldığınız mal ya da hizmet karşılığında ödemeniz gereken bedeli (eksiler) yazarsınız. Bu yöntem, ne alıp verdiğimizi, avantajlarımızı ve dezavantajlarımızı anlamak için etkili bir araçtır.
Sezonun ilk yarısının bilançosunu çıkarırken T cetveli metaforunu kullanmanın uygun olacağını düşündüm. Öncelikle, T cetvelinin sağ tarafına, yani Samsunspor'un sezonun ilk yarısındaki artılarına bakalım.
Transfer yasağımız olmasına rağmen, Thomas Reis ve öğrencileri sezonun ilk yarısını 30 puanla 3. sırada tamamlamayı başardı. Çalkantılı ve stresli bir sezonun ardından başladığımız yeni sezonda, ligin ilk yarısını bu noktada bitirmeyi sanırım hiçbirimiz beklemiyorduk. Dahası, bu puanları izleyenlere keyif vermeyen, tatsız bir futbolla toplamadık. Sezonun ilk maçında evimizde Beşiktaş'a yenilsek de sergilenen futbol ve mücadele Samsunspor taraftarını mutlu etmişti. Bu maçtan sonra oynadığımız hemen her karşılaşmada pes etmeyen, mücadele eden ve puan ya da galibiyet almak için yeni yol ve yöntemler deneyen bir takım izledik.
"Futbol bir takım oyunudur" cümlesi hep tekrarlanır. Bir de bireysel sporlar var. Bireysel sporlardaki sonuç, bu sporu icra eden kişinin o günkü performansına bağlıdır. Ancak takım oyunlarında işler böyle ilerlemez. Örneğin, birbirine denk güçlerde olan ya da dengeli bir oyun oynayan iki takımın mücadelesinde, stoperin ya da kalecinin yapacağı bir hata sonucu belirler. Bu yüzden bazı antrenörler, birlikte hareket etmeyi ezberlesinler diye defans ya da orta saha oyuncularını antrenmanlarda birbirine bağlar. Zira, hareket ederken senkronize olmaları gerekmektedir. Takım oyunlarında galibiyet de mağlubiyet de beraber alınır. Bence Thomas Reis, ilk yarıda takım oyunu mantığını iyi uyguladı.
Takımın başarısının altında yatan en önemli faktörlerden birisi de futbolcu maaşlarının zamanında ödeniyor olmasıdır. Dünya futbolunun kabuk değiştirdiği bir döneme tanıklık ediyoruz. Büyük sermayeler futbol kulüplerini satın alıyor. En son uluslararası futbol haberlerine baktığımda, dünyanın en zengin birkaç sermayedarından birisi olarak gösterilen Bernard Arnault grubunun, Gaetan Laura'nın eski kulübü Paris FC'yi satın aldığını gördüm. Başka bir deyişle, Katarlıların sahip olduğu PSG'ye rakip olacaklar. Futbolun hem ekonomisi hem de sosyolojisi değişti. Her üretim-tüketim ilişkisi kendi insanını ve toplumunu yaratıyor. Dolayısıyla kulüp-taraftar ilişkisi de değişiyor. Konuyu daha fazla dağıtmadan Samsunspor'a dönecek olursak, Başkan Yüksel Yıldırım'ın ekonomik gücünün futbolda sürdürülebilir başarıyı yakalamak için elzem olduğunun altını çizmek gerekir. Bu da bir diğer olumlu faktördü.
Son olumlu faktör ise Samsunspor taraftarıdır. Hem eski statta hem de yeni statta, taraftarın takıma kazandırdığı sayısız puana şahit oldum. Samsunspor taraftarı, bu işin doğasına aykırı bir şekilde, takım başarılı olmasa da her zaman yanında duruyor. 2 B'de oynadığımız zamanlarda, futbol anlamında pek ilgi çekmeyen maçlara dahi gidip destek verdi. Lisanslı ürünlerini satın aldı, Süper Lig'e çıksa da düşse de desteğini asla esirgemedi.
Süper Lig'de şampiyon olmuş takımlar kötü bir sezon geçirdiğinde tribünler hızla boşalıyor. Bir de bu durumun bizdeki gibi sürekli hale geldiğini düşünün?muhtemelen çoğu kişi taraftarlıktan vazgeçerdi. Ancak Samsunspor taraftarı, bu noktada bir istisna oluşturuyor.
Samsunspor, bugün Türk futbolunun ve Anadolu'nun köprübaşı kulüplerinden biri olarak gösteriliyorsa, bu sadece geçmişte yetiştirdiği yetenekli futbolcular sayesinde değil; aynı zamanda futbolu bilen, şehrini ve Samsunspor'u tutkuyla seven taraftarı sayesindedir. Bu nedenle, takım iç sahada çok daha güçlü oynuyor; futbolcular sahada koşarken yere daha sağlam basıyorlar. Rakip takım oyuncuları ve hakemler de bu atmosferin baskısından ister istemez etkileniyor.
Bir kulüp başkanı, Şampiyonlar Ligi'nde takımların marka değerinden bahsederken, hakemlerin marka değeri yüksek bir takıma kart çıkarırken iki kez düşündüğünü ifade etmişti. Marka değerini artırmak için plaza stratejileri ve para elbette gereklidir, ancak tek başına yeterli değildir. Bunun içini canlı, kanlı bir şeyle doldurmanız gerekir. İşte taraftar tam da bu noktada devreye giriyor.
Aidiyet hissi, insan hafızasını şekillendiren mekanlar, dil, söz dizimi gibi unsurlar?bunların hepsi insana dair temel unsurlardır ve bir şehrin-kurumun ruhunu oluşturur. Bu ruh Samsunspor'da olduğu için önemli başarılara imza atabilir. Sadece para, siyaset ve lobi faaliyetleriyle başarıya ulaşan futbol kulüpleri de var. Ancak toplumsal destekten yoksun oldukları için varlıkları bir deterjan köpüğünü andırıyor.
Bu yazının finalini Thomas Reis'le yapmak istiyorum. Bazı aşçılar vardır ki dolaptaki az malzemeyle bile lezzetli yemekler yaparlar. Bazıları da sürekli "Şu eksik, bu eksik" diyerek yakınır, malzemeleri bol olsa bile iyi bir iş çıkaramazlar. Thomas Reis, başarılı bir aşçı olduğunu gösterdi. Elindeki sınırlı malzemeyle lezzetli bir yemek yapmayı başardı. Maç içerisinde takımın düşüşe geçtiği dönemler ve istediğimiz sonucu alamadığımız karşılaşmalarda onun suçunun olduğunu düşünmüyorum. Bunun nedenlerini, T cetvelinin sol tarafında yer alan olumsuz yönleri ele alacağım ikinci yazımda açıklamaya çalışacağım.