Samsunsonhaber yazarlarından Mehmet Yılmaz, bir diğer köşe yazarımız Emre Seven'in yeni çıkan kitabını değerlendirdi.
Sadece yaşanılan bir yer olarak değil, bir aidiyet kavramı olarak da "şehir" hayli önemlidir. Bu anlamda bir şehrin sakini ya da müptelası olmak da oldukça değerlidir. Şehirler de insanlara benzer; karakterleri vardır ve bu karakterlerini orada yaşayanlara mutlaka yansıtır. Dolayısıyla aynı şehirli olmak, orada yaşıyor ya da yaşamış olmak ve aynı şehri sevmek insanlar arasında benzer duyguların oluşmasına da sebep olmaktadır.
Benim için şehir sevgisi namına verilecek en ilginç örneklerden birisi Saraybosna'ya dair olabilir. Şehrin, Sırplar tarafından kuşatıldığı o acı yıllarda pek çok Saraybosnalı Sırp, Boşnak hemşehrileriyle birlikte şehirde kalmış ve "bu yabancıların bizim şehrimizde ne işleri var?" diyerek saldırgan ve şehirli olmayan Sırplara karşı Saraybosna'yı savunmuşlardı. Yani, bir şehri sevmek, etnik ve dini duygulardan bile üstün gelebiliyordu!
Emre Seven benim memleketlim, yani Samsunlu olmasının dışında sıkı bir kitap okuru olmasından, Kırım'a olan sevgisine, Samsunsporluluğundan Samsun'a duyduğu büyük aşka kadar pek çok konuda yoldaşım olan bir dostumdur. Kaleminin kuvvetli olduğunu biliyordum. Zaten onunla tanışmamızın temel sebebi de kitaplar, bilhassa da Kırım ve Samsun'a dair kitaplardı. İkimiz de Samsun'da geçen romanların peşine düşmüştük. Ben üç tane de roman yazmıştım bu minvalde ve bir Samsun romanı da ondan bekliyordum. ( Tabii bir de Kırım romanı. )
Bir gün beni aradı ve Samsun romanını yazdığını söyledi. Büyük bir keyifle bu romanı okudum, hatta editörlüğünü üstlendim. Bunun için bahtiyarım?
"Bir Var Bir Yok" her şeyden önce iyi bir roman? Bana göre iyi bir romanda olması gereken özelliklerden birisi olan edebiyat eseri olma vasfını fazlasıyla taşıyor. Bunun dışında yine başarıyla götürdüğü pek çok özelliği var. Fakat bu roman neyi anlatıyor derseniz vereceğim cevap, kesinlikle "Samsun'u anlatıyor" olur.
Romanlarda kahramanlar genellikle ve hatta neredeyse bütün romanlarda öyledir ya, insanlar olur. Hemen her romanın bir baş karakteri ya da ona eş ya da yardımcı önemli kişileri bulunmaktadır. Ancak mesela Ivo Andriç'in Drina Köprüsü romanındaki gibi, bazen romanın kahramanı bir insan olmayabilir; daha doğrusu bir canlı olmayabilir yoksa baş karakterin hayvan hatta bitkilerin olduğu romanlar da var. Ancak Drina Köprüsü'nde romanın kahramanı, o köprüdür. Burada ise romanın kahramanı olarak bizatihi Şehr-i Samsun'u görüyoruz. Evet, bu Samsun'un romanı?
Elbette olay akışında iki farklı zamanda bir var, bir de yok olan iki baş karakter var. Zaten olaylar da onların yaşadıkları üzerinden gelişiyor. Ankara'daki üniversite eğitimini bitiren ya da bitiremeyen baş kişimiz Samsun'a döner ve burada geçirdiği birkaç günü bizimle paylaşır. Romanda geri dönüşler, göndermeler, kurmacalar ve pek çok alegori var ama onun dışında Emre Seven zaman zaman bir Orhan Pamuk ki, o da İstanbul aşığıdır yahut sıkı post modernistleri okuyormuşuz hissi veren bir romana imza atmış. Bu anlamda romanın açık bir post modern roman olduğunu söyleyebilirim. Akıcılık ile ilgili hiçbir sorun yok, sizi kendine çekiyor ve romanın kahramanıyla birlikte Atakum'dan Saathane'ye, Çiftlik'ten Çarşamba'ya kadar uzanan sahada siz de gezinti yapıyorsunuz. Dedim ya, tam bir Samsun romanı diye, işte o anlarda Samsun'a dair hemen her şeyin bu romanda kendisine yer bulduğunu söylemek mümkün. Sadece Onur Anıtı, Samsun pidesi yahut simit gibi somut şeyler de değil, Samsun'da kullanılan ağızlardan bence en orijinal ve ilgi çekici olan Çarşamba ağzını da roman karakterlerinden sıklıkla dinleyebiliyoruz. Aslında Çepni Türkmenlerine ait olan ve Sinop'tan Giresun'a kadar uzanan geniş sahil şeridinde kullanılan bu Çepni ağzı, Samsun'da özellikle Çarşamba yöresinde kendine yer buluyor. Rahmetli hemşerimiz Ferhan Şensoy'un da zaman zaman ustalıkla kullandığı bu Çarşamba ağzını romanda görmek ve Samsun'a dair pek çok şeyi gibi onu da bir roman sayfaları üzerinde okuyor olmak beni çok mutlu etti. Bu arada Bir Var Bir Yok'un sadece Samsunlu okurlara değil, bütün roman severlere hitap ettiğinin de altını çizmem lazım.
Samsun'da geçen romanlar literatürüne yeni bir roman daha eklendi bence; üstelik üst sıralardan giriş yaptı.
Samsun merkezli ulusal bir yayınevi ve bağımsız kitapçı olan Eflatun Kitap'ın, yine Samsun'u anlatan bu kadar değerli ve kent aşkıyla dolu bir romanı basmış olması da kaderin güzel bir cilvesi olsa gerek. Bir teşekkür de değerli dostum İrfan Şen'e?
Keyifli okumalar diliyorum.