Yazıları ilgiyle okunup takip edilen köşe yazarımız Yusuf Demircioğlu, 'Öldürmek ya da bir tas su ile koşmak' başlıklı yeni yazısını samsun son haber okuyucuları için kaleme aldı.
ÖLDÜRMEK YA DA BİR TAS SU İLE KOŞMAK
Cuma namazında hutbeye pek kulak kabartmam. Uzun zamandır hutbeler, mini bir hükümet mitingi şeklinde verilmekte. Hükümet mitingi dinlemek istesem A Haber izlerim, camiye kadar yorulmama gerek kalmaz.
Ya da peygamberimiz şöyle açlık çekti, böyle fakirlik yaşadı? Halinize şükredin, şeklinde verilmekte hutbeler. Ekonomi bozuk, insanlar açlık sınırında yaşıyor, diyecek halleri yok ya!
Peygamberimizin dönemin en güçlü ailelerinden Kureyş kabilesine mensup olduğunu ve yine dönemin en zengin kadınlarından biri olan Hz. Hatice ile evlendiğini küçük bir bilgi olarak buraya bırakalım. Hz. Ömer hariç halifelerin zengin olduğunu da bilelim.
Peygamberimiz ve İslam'ın dört halifesi fakir değil zenginliklerini din yolunda harcamış insanlar.
Hutbeyi bir kenara bırakalım. Cuma namazı öncesi verilen vaazlar başka? Bazen hocalarımız o kadar güzel vaaz veriyor ki; hem faydalanıyoruz hem de feyz alıyoruz. Allah, o hocalarımızdan razı olsun.
Bu hafta vaazda hoca şöyle dedi : "Müslüman hiç kimseye zarar vermez. Bırakın bir insanı bir hayvana bile zarar vermez, zulmetmez." Hayvanların uyutulmasının gündemi meşgul ettiği şu günlerde ne güzel söyledi, hoca.
Müslüman, elinden, dilinden emin olunan kişidir. Müslümanın lugatında "zulüm" sözcüğü karşılık bulamaz. Hal böyle iken bazı insanların çeşitli sebepler öne sürerek hayvanlara ötenazi uygulanmasına destek vermelerini anlamak mümkün değil.
Sokak hayvanları, bizlere Allah'ın emanetidir. Onlara gücümüz yettiğince sahip çıkmalıyız. Toplum huzurunu bozan, hayvanların cezası ölüm olmamalı. Kısırlaştırma, barınaklara alınma, sahiplendirme ve sahiplendirilmiş hayvanların takibi gibi birçok yöntem uygulanabilir.
Sokak hayvanlarının sayısının çoğalmasının en büyük sebeplerinden biri, sahiplenilmiş hayvanların sokağa bırakılmasıdır. Eğer bir ceza verilecekse hayvanlara değil sokak hayvanlarını oyuncak olarak gören, sıkıldığında sokağa bırakan, hem o hayvanların hem de insanların günahına girenlere ceza verilmeli. Hayvanların oyuncak olmadığını, can taşıdıklarını kendilerine hatırlatacak türden bir ceza.
Hayvanların öldürülmesine destek veren vatandaşlarımızın en büyük dayanağı sokaklarda güvenli bir şekilde gezemedikleri. Sokaklarda güvenli gezme isteği en büyük hakları ama o arkadaşlara Türkiye'de yaşadıklarını hatırlatmakta fayda var.
Henüz birkaç gün önce gözleri görmeyen birisi açık bırakılan rögar kapağı nedeniyle rögara düştü.
Çok yakın zamanda İzmir'de iki vatandaşımız yağan yağmur sonrasında oluşan su birikintisine basarak elektrik çarpması sonucu öldü. Sokaklarımız, fazlasıyla güvensiz zaten.
Söz konusu insan hatası sonucu sokaklarda güvenli gezememek olduğunda, çeşitli sebeplerle sesini çıkarmayan vatandaşlarımız, konu hayvanlar olduğunda "öldürelim" diyebilmekte?
Sokaklarda güvenli gezemiyor oluşumuzun nedenlerini bir sıraya koysak, sokak hayvanları kendilerine son sıralarda yer bulur. Sokak hayvanlarının güvenlik ile ilgisi, dış kapının dış mandalı pozisyonunda.
Avrupa'da sokak hayvanlarına ötenazi uygulanmış olması da, bir Müslüman için örnek olamaz.
Yeri geldiğinde insanlara zulmetmekten çekinmeyenlerin hayvanlara zulmetmiş olması çok da şaşılacak bir durum değil.
Sözün özü? Bizim kültürümü, bizlere hayvanları öldürmeyi değil onlara bir tas su, bir kap yemek ile koşmayı emreder?