Sokak köpeği sorununu bu noktaya getirenler kimler?

Sokak köpeği sorununu bu noktaya getirenler kimler?

Samsunsonhaber köşe yazarlarından Mustafa Bilik son günlerde ülke gündemine oturan başıboş sokak köpekleri ve bunlarla ilgili hazırlanan yeni yasa tasarısını yazdı.

 

Geçtiğimiz günlerde içinde acı bir reçete barındıran sokak köpekleri yasasını desteklediğime dair bir yazı kaleme aldım. Aman Allah'ım meğer bizim memleketimizde ne kadar çok hayvana tapan insan varmış. Tapan diyorum çünkü gözlerin ve zihnin bu denli bilime ve gerçeklere kapalı olması için ancak bir şeye tapmak gerekir.

Ne hakaretlere mağruz kaldım. Benim de uyutulmamı isteyenler bile oldu. Allah'tan köşe sahibi bir insanım da gerçek düşüncelerimi yazabiliyorum. Yoksa sosyal medya tam bir bataklık olmuş durumda bu konuda. En ufak bir karşıt fikirde insan sevmeyen bu hayvan sever olduğunu iddia eden güruh saldırmaya başlıyor. Ama ezelindendir kınayıcının kınamasından ne korktum ne çekindim. Doğru bildiğimi hep söyledim.

Yine söylüyorum; "Sözde hayvan severlerin çıkarları uğruna çocuklarımızı tehlike altında yaşamaya mecbur bırakmaya çalışan dayatmacı zihniyete karşı çıkıyorum" Oktay Sinanoğlu'nun bir lafı var; Çağdaşlık; Moda'nın ara sokaklarında köpek gezdirmek değildir" diye.

Adam ne kadar haklıymış ki köpek gezdirerek çağdaş olacağını zannedenler baktılar olacak gibi değil, köpeklerini sokağa terk edip sokak hayvanı sayısını arttırdılar. Diğer kendini çağdaş medeni hayvan sever olarak lanse eden bir başka grup ise "Masum canlar" güzellemesi ile ceplerini doldurdular. Aslında bu konunun bir yazı dizisine döneceğini tahmin etmemiştim. Tüm insan sevmez hayvan severlere inat her detayı ile yazacağım için mecburen yazı dizisi olacak ve devamı gelecek.

Meselenin bu denli büyümesinde öncelikle yerel yönetimlerin ardından da yukarıda bahsettiğim guruhların etkisi çok büyük. Sorunun çözümünü hayvanların itlaf edilmesi noktasına getirenler onlar. Yoksa bu yasayı hazırlayanların da buna destek veren biz çoğunluk halkın da vicdanında bir sorun yok. Bunu bilimsel verilerle de açıklayacağım.

Ama önce yaşadığımız bir olayı anlatayım. Atakum'da bir parkta 15 kadar bir köpek yaşlı bir amcaya saldırdı durduk yere hem de. Her zaman söylerim köpekler beslendikleri alanı sahiplenir ve oraya gelenlere saldırabilir. Daha sonra belediye geldi Atakum'dan köpekleri topladı. İçlerinde kangal köpeği de vardı o boyutlara ulaşmış kırma köpekler de. Atakum esnafından ve tırnak içinde hayvan severlerinden bir grup daha köpekler barınağa indirilmeden geri almak için orada hazır bulundular. Arabalardan barınağa indirilen köpekleri "Bunlara abiz bakıyoruz" diyerek alıp Atakum'a getirdiler. Şimdi soruyorum size; Atakum'da bir sokakta kangal köpeğinin ve o boyuttaki sokak köpeklerinin ne işi var? "

Bir köpeğin sorumluluğunu almak demek onu beslemek demek değil. Bunu bir defa o hayvan taparların aklına kazımak istiyorum. Şöyle ki barınaktan alıp sokağa salıp beslediğiniz köpek gitti bir çocuğu parçaladı. Devlet size madem bunu barınaktan sen çıkardın bu çocuğun parçalanmasında sorumluluk sahibi sensin ve ceza vereceğim dese ne olur? Barınaktan o köpeği çıkaranlar öyle bir kıvırmaya başlar ki değme Dilber onlar kadar başarılı olamaz.

Neyse lafın daha fazlası kime söylenir biliyorsunuz. Biz biraz da gerçeklerden ve bilimsel verilerden konuşalım.

Türkiye insan başına köpek sayısı sıralamasında Avrupa sonuncusu. Her bin kişiye 47 köpek düşüyor. Avrupa ortalaması ise 130. Romanya ise her bin kişiye düşen 256 köpek ile Avrupa'da lider. Ama Romanya başta olmak üzere Avrupa sokaklarında köpek görülemezken bizim sokaklarımız koca koca köpekler ile dolu. Çünkü Avrupa'da gerçekten insanlar hayvan seviyor ve onları sokağa yada barınağa mahkum etmek yerine gerçek sevgi ile evlerine alıp ailelerine katıyorlar. Üstelik size bir haberim var; sokaklarda yaşamaya mahkum edilen hayvanların ömürleri sahiplenilerek evlerde bakılan türdeşlerinden yarı yarıya daha az. İstadiğiniz kadar mama ile onları besleyin, sularını verin, başını okşayıp sevin hiç bir şeyi değiştiremiyorsunuz. Köpekleri sokağa terk etmek demek zaten onları ölüme terk etmek demek. Avrupalıların zaten sokaklarda köpeklerin var olmasının normal ve kabul edilebilir bir durum olmadığını bildiklerinden sahiplenme oranları bu kadar yüksek. Köpek sayısı bakımından Avrupa lideri Romaya'da köpek sahiplenme oranı yüzde 45 iken köpek varlığı olarak son sırada olan Türkiye'de sahiplenme oranı sadece yüzde 5. Dolayısı ile bizde köpekler sokağa ve daha doğrusu ölüme terk ediliyor. Bu arada da çocuklarımız köpekler nedeniyle ölebiliyor veya hastalanabiliyor.

Yani bizdeki 'mış' gibi yapan hayvan severler gibi dükkanın yada kapının önüne bir kap kuru mama bırakarak hayvan sever olunmuyor.

Doğan Cüceloğlu'nun Mış Gibi Yaşamlar'ı Türkiye'de ne kadar çok konunun ve tartışmanın üzerine nasıl da cuk oturuyor değil mi?

Hayvan Yönetimi Koalisyonu (İng: "International Companion Animal Management Coalition" veya kısaca "ICAM" Coalition) adlı bir çatı organizasyonu vardır. Bu grup, ülkelerin kedi ve köpek popülasyonlarını insancıl, hayvansever, etik ve rasyonel bir şekilde yönetmeleri konusunda danışmanlık vermekte. ICAM'in söylediği de diğer tüm profesyonel organizasyonlarınkiyle aynıdır: "Köpekler asla sokakta yaşamaya itilmemelidir"

İşte tam da köpek sorununu büyütenler ve işin onların itlaf edilmesi noktasına gelmesine sebep olanlar da hayvan sever geçinenler. Yoksa öyle Allah'ın yarattığı masum canlar felan işin draması yaparak bu yasaya karşı çıktıklarına bakmayın. Onlar köpekler barınaklara da gitsin istemiyor. Sokakta kalan köpekler zaten ölüme mahkum.

Yazımın devamında daha fazlası olacak anlatacaklarımın, şimdilik kalın sağlıcakla.

EN ÇOK OKUNAN HABERLER