Samsunspor'u konu alan yazıları ilgiyle okunup takip edilen köşe yazarımız Muhammet Nacak, 'Şehrin İsyanı' başlıklı yeni yazısını Samsun Son Haber okuyucuları için kaleme aldı.
Şehrin İsyanı
Samsun sıradan bir şehir değil. İsmi herkese her bir şeyi çağrıştırabilir: mücadeleyi, ümidi,kurtuluşu, direnmeyi ve hepsinden önemlisi haksızlığa isyan etmek için ayağa kalkışın 'İlk Adım'ını? Çünkü halkı bu ruhta ve karakterdedir. Belki de bu sebeple Gazi, "Ben Samsun'u ve Samsun halkını gördüğüm zaman memlekete ve millete dair bütün düşünce ve kararlarımın yerine getirilebileceğine dair bir defa daha inanmıştım." demişti, kim bilir?
Bizim dışımızda herkes hatta Trabzonspor camiası bile bu maça bir sıradan bir müsabaka olarak bakabilir ama biz Samsunlular değil. Bu maç biraz da bir şehrin olanca sahipsizliği karşısında tüm karar verici organlarının Samsun'un ancak bir ilçesi kadar "cirme" sahip bir şehre teslim edilmeye çalışılmasına bir başkaldırı ve isyandır. Öyle olduğu için 30 bin kişi akın etti stadyuma. Öyle olduğu için taraftar atılan her gole bir golden daha fazla anlamlar yükledi ve çok sevindi. Ve öyle olduğu için ülke spor kamuoyu ve rakip takımın Hoca'sının dikkatinden kaçmayan bir azim ve ruhla takımına ve şehrine sahip çıktı.
Harlanmış kibrin son durağı yangın yeridir. Bu büyüklükteki bir kibri tarife kelimeler kifayet edemiyor. Peki büyüklük nedir? Kanaatimce, o kollanarak elde edilmiş başarıdan ziyade düşürüldüğü her kuyudan çıkan, itildiği her bataklığı kurutarak yok olmayan bir çabaya verilen addır. Evet gerçek büyüklük budur, aksi büyüklenmedir ve sonu hüsranla biter. Şekil A'da olduğu gibi.
Hakaret etmeden, çirkefliğe bulaşmadan kurallara olabildiğince uyarak özellikle tribünde rakibi ezen taraftarı, sahada 90 dk. pres yapan, attığı her golü hak eden, yürekten oynayan topçuları ve hafta içerisinde bu mücadelenin ipucunu vererek müthiş bir taktik, doğru 11 ve oyun planıyla hazırlanan Hoca'mız Marcus Gisdol'ü tebrik ediyorum.
Okurlarım bu haftalık kusura bakmasın. Bu maça dair yapmak isteyeceğim en son şey maçın kritiği. Çünkü bu maç taktiksel bir sisteme dayanan kurallardan çok mental bir hazırlığın ürünüdür. O ruhu sergileyen kuzeyde kimsenin yalnız olmadığını gösteren taraf bizdik ve kazandık. Maçtan birkaç gün önce sosyal medya hesabımdan son haftalardaki performanslara göre kendimce bir 11 çıkarmış ve baskılı oyun hele erken bir golle tribünlerin coşkusuyla maçı alabileceğimizi belirtmiştim. Sağ bek hariç Hoca benim de kurduğum 11'le çıktı maça. Baskı ve erken gelen golle taraftar sazı eline aldı ve hem ligde kalma adına hem de Karadeniz krallığına dair önemli bir galibiyet aldık diyebilirim. Formsuz Ntcham yerine 10 numaraya Holse'yi yerleştirmek ve Holse'nin bitmek tükenmek bilmeyen gücüyle attığı koşular, sol bekte Soner zulmünden sonra Bola lüksü anlatılamayacak bir keyifti. Bennasser sakatlanana kadar müthiş mücadele etti. Sakatlanıp yerine oyuncu girene kadar da sekmesine rağmen eskisinden daha çok koştu. 11'i ayrı sonradan girenleri ayrı bir tebriği hak ediyor. Son 10 dakika özellikle orta sahada kurulan üçgenlerle taraftarın 'oley' tezahüratları eşliğinde defalarca yapılan paslar maçın ne kadar kolay kazanıldığının bir göstergesiydi. Bütün hikâye kısaca, maçın öneminin farkına varılması ve buna uygun mücadelenin ortaya konulmasıydı.
King Of The North.