Derya Cesur'un kaleminden: 'İçeri'

Derya Cesur'un kaleminden: 'İçeri'

Yazıları ilgiyle okunup takip edilen köşe yazarımız Derya Cesur, 'İçeri' başlıklı yeni yazısını samsunsonhaber okuyucuları için kaleme aldı.

İçeri

 

Bana maruz kaldığım bayağılığı hatırlatan herkesten, her şeyden ve her yerden uzak durmak istiyorum. Kaldırımlardan, caddelerden, rüküş elbisesi ve kokuşmuş ağzıyla kendini güzel sanan şehirlerden, mağdur, fakat bir o kadar feraseti düşük, neden sonuç ilişkisi kurabilmekten yoksun insanlardan ve elbette vaktimi ve zihnimi esir alarak görünür ve duyulur olmayanı benim için bilinir yapan ekranlardan. Hepsinden kaçıp kimsenin bilmediği bir kovuğa sığınmak istiyorum.

 

Dünyanın canına ot tıkayan politikacılardan, hileli hayatları parlatan medya dünyasından, hepimize ait olandan çalarak doymayan nefsini şımartıp duran talancılardan, çokça hayat kurtarabilecek kadar pahalı olan o arabalara, evlere sahip olabilmek için yoksulun yoksulluğunu daha da artıran patronlardan, dünyaya dair tek derdi ne giydiği, ne yediği nereye gittiği, ne kadar beğenildiği olan çapsızlardan, ağaç, su, iklim, doğal denge denilince şaşkın gözlerle dinleyip kapıdan çıkınca bildiği hayatı yaşamaya devam eden akıl yoksunlarından, onlarca yıldır kentte yaşayıp kent adâbını öğrenmeye asla yanaşmayan umursamazlardan, sırtına cübbe, kafasına sarık geçirip küçük insanların korkularından, umutlarından, çaresizliklerinden kendine büyük saltanatlar kuran nursuz istismarcılardan, cehaleti baş tacı eden, alime hakareti farz bilen, bilgi, emek ve deneyimle gelen liyakâte hükümetsiz, güce ve paraya iman eden kirli ruhlardan olabildiğince uzağa kaçmak istiyorum. Bitmeyen bir savaşın ön cephesinde mayın parçalarıyla, roketatar mermileriyle kanı toprağa karışan çocukların haberlerini almadan yaşamak istiyorum. Bu kubbenin altında alacağım kaç nefes kaldıysa, içinde biraziyimserlik, birazyaşama hevesi olsun istiyorum."İyi ki geldim dünyaya. İyi ki gördüm bugün de gökyüzünü. İyi ki duyuyor kulaklarım bu güzel şarkıyı. İyi ki görüyor gözlerim bu harika manzarayı ve iyi ki yürüyor ayaklarım bu çiçekli yolları."diyeceğim "öz"de bir hayat olsun istiyorum geride kalan.

 

Bu yüzdendışarıyı dışarıda bırakıpiçeride kalmaya başladığımı fark ediyorum. Bir odanın içinde ve kendi içimde. Görmek ve görünmek istemediğim yeni bir oluş haline heves ediyorum. Bir tür gürültüden sessizliğe, karmaşadan basitliğe, çoktan aza, hızlıdan yavaşa bir geri çekilme. Dönüşü olmayan bir çöküntüye uğramadan önce kurtarmalıyım ruhumu.

 

Bir şarkı dinledim bu yazıyı yazmadan önce. Henüz "günaydın" bile diyemeyeceğimiz bir saatte düşmüşken sıkışık yollara, yolu unutturup kalemi hatırlattı bana. Dedi ki"Ne diye tutuyorsun içinde? İçerisi sıkış tıkış oldu yine. Yaz da at bir kenara; ille de duracaksa, dışarıda dursun."

 

Sendeledim sağa sola

Düşe kalka gittim yolu

Sen de ben de herkes yorgun

Gel verelim bir küçük mola

Hafiflemez mi omuz omuza?

Şimdi, şu anda

Kaçsak burdan başı alıp nere gideriz?

Bilmeden hiç yol iz, boş verip ne varsa

Kitli kapılar açılsa

Uçsak birden, başı alıp nere gideriz?

Süzülüp isimsiz üzüm bağlarında

Kanadımız kırılmadan hiç

 

Okumayı hep sevdim. Elime başka bir dünyanın anahtarını verdiği için, orada hayal kurabildiğim, yabancı kapılardan geçtiğim ve öğrendikçe yenilendiğim için. Bir süredir başka bir nedenle okuduğumu fark ediyorum. Gördüklerimle, duyduklarımla, bildiklerimle, bir türlü bilemediklerimle ya da sezdiklerimle baş edebilmek için okuyorum. Dışarıda sıkıştıkça, sayfalardan içeri dalıp ferah yerler bulmaya çalışıyorum. Bir yeraltı sığınağına girer gibi kapağı üstüme kilitleyip kayboluyorum. Böylecedünyadan uzak bir yer buluyorum. Modern bir köle olduğumu, giderek nesneleştiğimi, yaptığım işin değersizleştiğini, bizi daha zor zamanların beklediğini ve bu yüzden hayal ettiğim şeylerden her gün bir adım daha uzaklaştığımı unuttuğum bir yer.

Yazıyı karamsar bulduysan daha da kötüsü olduğunu söyleyebilirim.

Bu tam anlamıyla kapkara, zift gibi bir yazı. İçinde bıkkınlık, tiksinti, umutsuzluk ve hatırı sayılır bir çaresizlik var. Kafalarının içinde taşıdıkları organı ziyan eden, bu ziyankârlık yüzünden toplumsal çürümeyi başlatan ve edepli, bilgili, çalışkan insanlara hayatı zehir eden bir yığınla yaşamakacı verici olduğu kadareksiltici bir şeymiş. Güç ve direnç büyük ölçüdeinançtandoğuyor. Bu erozyonla savaşacak inancım kalmadı. Bu yüzden kaçıyorum; içeriye. Şimdi diyebilirsin ki "Senden bana ne?"

Haklısın.

Ama sen yine de deme öyle.