Taraftar Ve Seyirci

Taraftar Ve Seyirci

Samsunspor'u konu alan yazıları ilgiyle takip edilen köşe yazarımız Hamza Küçük, 'Taraftar Ve Seyirci' başlıklı yeni yazısını Samsunsonhaber okuyucuları için kaleme aldı.

Taraftar Ve Seyirci

Taraftar ve seyirci iki farklı kavramdır. Seyircinin amacı sadece izlemektir. İzler ve gider. Taraftar öyle değildir, takımını destekler, forma alır, kombine alır, deplasmana gider, maçı kaybedince haftası zehir olur. Gerçi bizim stat öyle bir yerdeki giderken deplasmana gider gibi gidiyoruz, bir de üstüne stada girmesi, çıkması, araç parkı, pankart içeri almazlar, yollar patates tarlası gibi, içerde bile deplasman havası yaşıyoruz. Seyirci için önemli olan seyir malzemesidir, seyir zevki ortadan kaybolunca seyirciyi bulamazsın. Taraftar seyir zevkine bakmadan maç bitene kadar takımını destekler, aidiyeti vardır, sonuca bakmaz.

Takımlar taraftar için vardır. Dilimizde tüy bitti anlatamadık; maç biletleri pahalı diye. Her yere indirim yapmayın da kale arkalarını öğrenciye bedava, normal taraftara 55 lira diye. Fenerbahçe maçında biletler bitmişti, Beşiktaş maçında stadın yüzde yetmişi doluydu. Takım böyle devam ederse Galatasaray maçına üstüne para verseniz stadın yarısını dolduramazsınız. Hiç mi futbol aklı denen şey yok. Ülkenin en fazla kombine alan (dört büyüklerden sonra), forma stoklarını bitiren taraftarına jest yapmazsanız, taraftarı stada çekemezsin haliyle de psikolojik üstünlüğü kaybedersin. "Paralı başkanı olduğu için paraya ihtiyacı olmayan Samsunsporun" paraya ihtiyacı varsa bilet fiyatlarına zam da yapabilirsiniz. Tekraren uyaralım, bu mantalite ile giderseniz maça kombinesi olan taraftar bile gelmez.

Kime sorsanız, takımın kötü olduğunu, küme düşeceğini söylüyor. Ben öyle düşünmüyorum, takımımız kötü kurulmuş olabilir ama ligin kalitesi de kötü. Rakipler de kötü. Az kötü olan ligde kalacak. Bugün sahada varlık gösteremeyen Beşiktaş lige şampiyonluk parolası ile başladı.

Berabere kalsak üzüleceğimiz maçtan üç puanı bırakarak çıktık. Oyunun başında yine golü biz yedik. Yanlış hatırlamıyorsam bu sene hiçbir maçta ilk golü biz atamadık. Golü yedikten sonra karşı hamlemiz oldu ve geliyorum diyen bir gol geldi, hem de jeneriklik. Beşiktaşa oyun yaptırmadık. Rıza Hoca ikinci yarıya değişiklikle başladı. Biz ise ilk değişiklik hakkımızı Bennaser'nin sakatlığında kullandık. Diğer oyuncu değişikliği için yine sakatlık bekledik, bu sefer Zeki'ye denk geldi. Oyuncu değişikliği sırasında da kulübede anlaşmazlık oldu. Laura oyuna girecekti, anlaşmazlık sonucu Gümüşkaya oyuna girdi. Bu değişikliğin sebebi Zeki'nin sakatlığının oyun planını değiştirmesidir diye düşündük ama Gisdol'un tribünde olmasından mıdır bilinmez sanırım oyunun bir planı da yoktu.

Zeminin ağırlaştığı durumlarda takımın ayakta kalması gerekir, taktik için bile olmasa takımı diri tutmak için oyunu değişikliği yapılır.

Zemin öyle bir hale geldi ki; "Nitcham yok, Marius yok, Beşiktaş yolunda gidiyor, bizim arkadaşlar da kafalarına göre değişiklik yapamadılar, çek çek bu şutu da çek" modundaydık, sanki burası Boyabat.

Bizim beraberlik golünü atacağımız o kadar belliydi ki. Oyunun gidişinden hissediliyordu. Aynısını 70. dakikadan sonra biz de hissettik. Necip, Marius'un kontrol etmeye çalıştığı topu aldı, Nitcham baktı. Necip topu aldı, çekti, düzeltti, topun sibobunu buldu, ortaladı şansa Abubakar vuramadı. İşte Necip'e o fırsatı verirsen golü de yersin.

Oyuncu değişikliği işini anlayan varsa anlatısn. Dakika 60, Laura'yı at oyuna, sal Necip'in üstüne. Sakatlıktan yeni çıkan Taylan'ın bu zeminde bu kadar sahada kalması da doğru değildi. Bakın Kayseri'de Çağdaş Atan ve Rize'de İlhan Palut oyuncu değişikliklerini yaptılar ve maçı aldılar. Biz ise değişiklik yapmadık, maçı verdik. Bir de üstüne geri düştükten sonra dakika 85'de hemen oyuncu değişikliği yapmamız, adama sormazlar mı; değişiklik için gol yemeyi mi bekledin diye. Bu kadar taktik hata bu seviyede yapılmamalı.

Maçın hakemi Abdulkadir Bitigen yine aynıydı, Samaras'a yapılan penaltıları görmemişti, bu maçta da bir pozisyon olsa da Beşiktaş lehine çalsam diye debelendi durdu.

Gazeteci Murat Ağırel, hafta içi gazeteciliğin hakkını verdi ve Tuzlaspor ile ilgili iddiaları gündeme taşıdı. Bizim zamanında sesimizi duyuramadığımız olayları yazdı. Sonuç çıkar mı, bence hiçbir şey olmayacak. Olayların bir kısmında Yüksel başkanın da adı geçti, başkanın kendisine yapılan teklifi reddettiği ve sinirlendiği ile ilgiliydi. Atatürklü Arma'yı şaibeli bir işe karıştırmadığı için Yüksel Başkana teşekkürler.

Ne kadar haksızlığa uğrasak da haksızlık yapan tarafta olmayacağız. Çünkü biz Atatürklü Armaya tarafız.