Sosyal Demokrasi Boşluğu

Sosyal Demokrasi Boşluğu

Yazıları ilgiyle takip edilen ve ses getiren Samsun Barosu Eski Başkanı Av. Kerami Gürbüz, 'Sosyal Demokrasi Boşluğu' başlıklı son yazısını Samsunsonhaber okuyucuları için kaleme aldı.

SOSYAL DEMOKRASİ BOŞLUĞU

İlk fırsatta, dünya siyaset tarihi ya da ideolojiler tarihi üzerine kısa bir araştırma yapınız. Dünyada halkın teveccühünü kazanarak iktidar olan sosyal demokratlara bakınız. Ya da iktidarlarında başarılı icraatlara imza atmış sosyal demokratlara bakınız. 

Başarılı sosyal demokratlar ;

a)Varoşlardaki, kırsal kesimlerdeki geniş halk kitlelerinin büyük ölçüde desteğini alarak iktidar olmuşlardır. Çünkü, sıkıntılarına, problemlerine çözüm noktasında en ciddi alternatifin kendileri olduğuna bu kitleleri ikna etmişlerdir.

b)Ezilenleri hep güçlülere/elit ve elitistlere karşı korumuşlar, güçlülere karşı ezilenlerin hakkının savunucusu/koruyucusu olmuşlardır.

c)Ezilmişlerin yanında yer aldıkları için her zaman genç seçmenin ilgisini çekmişlerdir. (Çünkü, insanın en idealist olduğu dönemi gençlik dönemidir.) Genç seçmenin oylarını aldıkları gibi, gençliğin her tür problemine çözüm arama konusunda daha hassas davranmışlardır.

d)Dertleriyle ilgilenme ve çözüm arama noktasında en fazla ilgilendikleri bir diğer kesim de kadınlar olmuştur.

e)Mümkün olduğunca kendilerini ideolojik yapay tartışma kısırlığının dışında tutup, bilakis icraatlarını konuşturmuşlar, ideolojik, hikmet-i hükümetçi, 'devlet aklı'nı önceleyen anlayışlara karşı her zaman özgürlükçü, toplumsal farklılıkları zenginlik kabul eden bir anlayışla demokratik hukuk devletini savunmuşlardır.

f) Örgütlendikleri partilerinde yönetim tarzları her zaman tartışılmaz biçimde 'parti içi demokrasi'ye dayalı olmuş, tabanın desteğini ve gücünü hakkaniyetli biçimde yanına almayanlar, yönetim kadrolarında da yer alamamışlardır.

Zaten, sosyal demokrasi hareketi, kendine "özgürlük, adalet, eşitlik, dayanışma" kavramlarını temel değerler olarak benimsemiş,"kamu mallarının kullanımında ve toplumun refahında vatandaşlar arasında dengeli paylaşım"ı ise vazgeçilmez bir hedef olarak belirlemiştir. Dolayısıyla, dünyada başarılı olan sosyal demokratların yukarıda özetlediğimiz yöntemlerle politika yapmasından daha doğal bir şey olamaz.

Ülkemizde de sosyal demokrasi hareketine gönül verdiğini iddia edip, kendisini sosyal demokrat olarak nitelendiren siyasi partiler var. Haliyle bu siyasi partilerden de dünyadaki benzerlerinin yöntem ve icraatlarına benzer tavırlar beklemek Türk milletinin ve seçmeninin en tabii hakkıdır.

Ancak, ülkemizde nedense, sosyal demokratlar, hep kırsal kesimde, hep varoşlarda hezimete uğruyorlar. Ezilmişlerin hakkını savunması beklenen siyasi partiler, ezilmişlerin oy kullandığı sandıklardan '0' çekerken, Türkiye'nin en kalburüstü insanlarının oturduğu en mutena şehir ve semtlerinde ise oy patlaması yapıyorlar. Somutlaştırmak gerekirse, sosyal demokratlar örgüt olarak da, oy olarak da asıl olmaları gereken Samsun Canik Karşıyaka'da hiç yoklar ama bilakis İzmir Karşıyaka'da sürekli ve çok güçlü olarak varlar. Bu işte bir gariplik yok mu?!

Türkiye gibi çok genç nüfusa, doğal olarak çok genç seçmene sahip olan bir ülkede, sosyal demokratların bu potansiyeli de değerlendirebildikleri söylenemez. Bu kesimden yeterince oy alınamadığı gibi, nedense, Türkiye'nin en yaşlı adaylarının yer aldığı milletvekili aday listelerini de genelde hep sosyal demokratlar hazırlıyorlar.  

Türkiye'de kendilerini sosyal demokrat olarak nitelendiren hareketlerin en önemli zaaflarından biri ise, ideolojik tartışma ve saplantılardan kendilerini kurtaramamalarıdır. Evrensel düzeydeki sosyal demokrat değerlere sahip olan tüm oluşumların en ayırt edici özelliği tüm ideoloji, fikir akımı ve farklı anlayışlara eşit mesafede durmak olduğu halde,Türkiye'deki sosyal demokratlar, ideolojik renkleri ile kendi dışlarındaki insanların da boyanmasını arzu etmektedirler. İdeolojik tavrı daha önde olan tüm hareketlerde olduğu gibi Türkiye sosyal demokratları da asıl yapmaları gereken şeyi,"halkın problemlerine çözüm üretebilme becerisi"ni geliştirememektedirler.

O zaman, Türkiye sosyal demokratları ya sosyal demokrat olmadıkları halde göz boyamak için kendilerini böyle nitelendiriyorlar ya da sosyal demokrasiyi asıl ideolojik anlayışlarını perdelemek için kullanıyorlar. Diğer türlü Türkiye'de kendilerini sosyal demokrat olarak nitelendirenlerin sosyal demokrasiyi bilmediklerini düşünmek dahi istemem!  Hangi ihtimal söz konusu olursa olsunbugün Türkiye'de siyaset yelpazesinde koskocaman bir 'sosyal demokrasi hareketi' boşluğunun bulunduğu bir vakıadır.

Bu koşullarda Türkiye'nin en önemli eksiklerinden / ihtiyaçlarından biri evrensel düzeydeki sosyal demokrasi ilkelerine bağlı ama aynı zamanda halkının/milletinin tüm değerleriyle barışık bir sosyal demokrat hareketi/partisidir.

Bugün 'değişim' sloganı ile CHP'nin başına gelen/getirilen sayın Özgür Özel, partisini, bugüne kadar olduğu gibi 'halk partisi' olarak muhafaza etmeye mi devam edecek yahut iddia ettiği gibi partisinde, radikal bir değişime, dönüşüme önayak olarak CHP'yi 'halkın partisi'mi yapacak? Bu sorulara orta vadede yaşanarak ve görülerek alınacak cevaplar aslında bir anlamda Türkiye'nin sosyal demokrat bir harekete ihtiyacının kalıp kalmadığı soru/s/n/unun da yanıtlanması anlamına gelecek.