'Evrenin Gizemli Dünyasına Yolculuk -2'
Yaradılış Anımıza Bir Yolculuk
"Evrenin en anlaşılmazözelliği anlaşılabilir olmasıdır."
Albert Einstein
"Nereden geldik?" "Nasıl oluştuk?"
İnsanı var olduğu günden beri en çok meşgul eden en büyük sorular.
Dünyanın her yerinde, her kültür, evrenin yaratılışı ve nasıl oluştuğuna dair kendi mitlerini oluşturdular. Bu yaradılış efsaneleri birbirinden çok farklı olmakla birlikte içinden çıktığı kültürlerin özelliklerini de temsil etmektedir.
Bir başlangıç var mıydı?
Kastilyanın Kralı Alfansoya göre yaradılış; M.Ö. 6904 tarihiyle başlıyor.
Keplere göre, M.Ö. 3993 tarihinde?
Armagh Baş piskoposu James Ussher, 1609 yılında yaptığı hesapla yaradılışın M.Ö. 4004
yılında, 22 Ekim Cumartesi akşam saat 18.00 de gerçekleştiğini iddia etti. Piskopos Ussher'in bu tarihi, Anglikan Kilisesi tarafından da 1701 yılında resmi olarak tanındı ve 1800'lü yıllara kadar bir çok Hristiyan toplumunda doğru kabul edildi.
Kesinlikle uzmanlığım değil; ancak bildiğim kadarıyla Kuranda yaradılışın nasıl oluştuğuyla ilgili ayetler varsa da, yaradılışın ne zaman gerçekleştiğiyle ilgili bir tarih verilmiyor.
Yaradılış ve yaradılış anı, insanın en çok merak ettiği konuların başında geliyor şüphesiz. Bazılarımız bu meraklarını gidermek için mensup olduğu inançlarının öğretilerine başvuruyor. Kimimiz modern çağın bilimsel olanaklarının rehberliğinde meraklarını gidermeye çalışıyor.
Amerikalı astronom Edwin Powel Hubble, 1925 yılında California Mount Wilson Gözlemevi'nde dev teleskopuyla bu çabalarımıza ilişkin devrim niteliğinde bir keşif yaptı. Hubble, dev teleskopuyla yapmış olduğu gözlemlerle galaksilerin sürekli olarak Dünya'dan uzaklaştıklarını ve evrenin genişlediğini fark etmişti.
Huble, Einsteinin de bulunduğu bir tartışma ortamında keşfini açıkladığında, Einstein ayağa kalkmış ve o anda duyduklarının"o güne kadar dinlediği en güzel ve en tatmin edici yorum olduğunu bildirmiş ve evrenin sabit olduğu" fikrinin en büyük hatası olduğunu itiraf etmişti.
İşte dünyanın gelmiş geçmiş en önemli bilim insanı sayılan Einstein'ı ayağa fırlatan bu gerçek, evrenin bir başlangıç anı, yani yaradılış anı olduğu gerçeğiydi.
Bu keşfin takipçisi bilim insanları - evrenin genişlemesi hakikatinden yola çıkarak- zamanda geriye doğru gittiklerinde (filmi durdurup geriye sardığınızı düşünün) sürekli küçülen, küçülen ve sonunda günümüzden 13.8 milyar yıl gibi bir zaman sonra daha fazla küçülemeyeceği nokta büyüklüğüne varan bir evren modeliyle karşı karşıya kaldılar.
Matematiksel hesaplamalar, evrenin tüm maddesini içinde barındıran bu "noktanın", muhteşem çekim gücü nedeniyle inanılması güç ama nerdeyse bir atom boyutunda, çok küçük hacme sahip olacağını ortaya koydular.
Üzerinde 8 milyar insanıyla, milyarlarca canlısıyla, dağlarıyla ve okyanuslarıyla Dünyamız, 10.000 dünyayı içine alabilen bize en yakın yıldız olan Güneşimiz, Güneş gibi yaklaşık 400 milyar yıldızı içine alabilen Samanyolu galaksimiz, Samanyolu gibi 100 milyar galaksiyi içine alabilen evrenimizin bir atom boyutunda var olduğu anı düşünmek hayal gücümüzün sınırlarını zorluyor. Ama bilim tam da aklın sınırlarını zorlayarak doğanın işleyiş mekanizmasını anlayabileceğimiz soruların cevaplarını aramak değil mi?
Evrenimiz, olağanüstü küçük hacme sahip bir noktasının, günümüzden tam 13.8 milyar yıl önce tasavvur dahi etmekte güçlük çektiğimiz olağanüstü bir patlamayla ortaya çıkmıştı.
Bugün "Big Bang" (Büyük Patlama) olarak tanımladığımız bu olağanüstü olay aslında bizimyaradılış anımızdı.
Bununla ilgili büyük sorular sormaya devam ediyoruz;
Patlamadan önce ne vardı?
Patlayan şey neydi?
Patlamanın şiddeti ne kadardı?
13.8 milyar yıl önce yaşanan patlamanın hangi özellikleri Dünya üzerindeki canlıların ortaya çıkma koşullarını sağlamıştı?
Bunlar cevaplar bekleyen ve yaradılış anıyla ilgili büyük sorulardı. Bilim insanları bu soruların cevaplarını aramaya devam ediyor.
Tarih öncesi bulgularda bile cevabını aldığımızı düşündüğümüz bu "varoluş sorusunun Hubble'ın muazzam keşfiyle atladığı eşik nereden ve nasıl geldiğimizin hikayesini anlayabileceğimiz bir güce erişmişti.
Hikayenizin doğduğumuz andabaşlamadığını, 13.8 milyar yıl önce başlayan büyüleyici bir varoluşun mirasçılarından olduğumuzu, her bir yaşamın da aynı ortak evrensel geçmişe sahip olduğunu anlamak zorundayız. Bu kabul bizi bütün yaşamların korunması, barış ve ahenk içerisinde varlığımızı sürdürmemiz gerektiğine ait evrensel kabule bir adım daha yaklaştırıyor.
Artık hikayeniz ne zaman başladı sorusuna rahatlıkla 13.8 milyar yıl önce başladı diyebilirsiniz.
Bir sonraki bölümde, 13.8 milyar yıl önce büyük bir patlamayla başlayan yaradılış anından günümüze kadar olan olağan üstü maceralı bir yolculuğa çıkacağız.
Saygılarımla?.
Prof.Dr. Hüseyin KALKAN