Samsun Son Haber Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Bilik'in yeni yazısı: 'Samsun'da hastanelerde yer yok'
Türkiye genelinde hastanelerdeki doluluk oranları açıklandı. Samsun'da yoğun bakım doluluk oranının yüzde 80.8 olduğu belirtildi.Ama burada yanılgı şu ki; Samsun merkezindeki tüm hastanelerin yoğun bakımları yüzde yüz dolu. Hatta hastaneye korona nedeniyle başvuran bir çok ağır hasta acil servilerde oluşturulan alanlarda tedavi edilmeye çalışılıyor. Hasta yakınlarına da "Sizin hastanızı yoğun bakıma alamıyoruz, yerimiz yok" diye açık açık söyleniyor. Peki Samsun'daki yoğun bakım doluluk oranı nasıl yüzde 80 çıkıyor?
Bunun nedeni tüm Samsun genelindeki yoğun bakımlar bu istatistikliğe dahil edildiğinden dolayı. Örneğin Samsun merkezindeki tüm hastanelerde yoğun bakım oranı yüzde yüz olmasına karşın şehir merkezine 110 kilometre uzakta bulunan Vezirköprü İlçesi'ndeki devlet hastanesinin yoğun bakımı boş ise istatiğe vurulduğunda yoğun bakım doluluk oranı yüzde 80.8 çıkıyor.
Pratikte ise siz hastanızı Vezirköprü'ye, Asarcık'a veya Ayvacık'a götüremeyeceğinize göre sizin hastanız yoğun bakım tedavisi alamıyor. Korona servislerin de de durum aynı olduğundan orta düzeyde bir hastalık geçiriyorsanız tedavinizi evinizde olmanız gerekiyor.
Ağırlaşırsanız acil servislerde oluşturulan alanlarda tedaviniz yapılıyor. Üstelik ambulansların yaşadığı yoğunluktan ötürü hastanızı özel aracınızla hastaneye getirmeniz bile gerekebiliyor.
Bir kaç dipnot paylaşayım: Korona test sırasına saat 15:00'da girdim testim yapıldığında saat 17:30'du.
Sağlık personelleri insan üstü bir çaba ile çalışıyor. Gündüz bakım evleri ve kreşler kapalı olduğundan çocuğu olan personelller aileden birilerinden destek almak zorunda kalıyor. Mesela çocuklarını kreşe bırakamayan bir hemşirenin annesi bakıyor çocuklara. O hemşire risk grubunda bulunan annesi ile birlikte yaşamak zorunda. En büyük korkusu bu hastalığı ona bulaştırmak. O yüzden eve gittiğinde ne çocukları ile ne de annesi ile görüşmeden kendini ayrı bir odada karantinada tutuyor. Bu durumu bizzat yaşayan sağlık personeli gazeteci olduğumu öğrendiğinde anlattı.
Kendi gözlerim ile acil servislerde anlattığım ayrı bir bölüm oluşturularak korona servisine dönüştürülmeye çalışılan alanı gördüm. İnanın orada olmak istemezsiniz. Orası ne bir poliklinik servisi ne de yoğun bakım yada acil alanı. Orası tanımlayamadığım bir bölüm.
Evim Derecik Mezarlığı'na yakın. Özel bir gözlemleme yapmaya gerek duymadan her geçen gün cenaze sayısının arttığını fark ediyorum.
Maske, mesafe, temizlik kurallarına uymayan bizler doldurduk o yoğun bakımları yada mezarlıkları. Halen yasak günlerinde bile saçma sapan mazeretler ile sokakta olmak istiyoruz. Yazılan cezalar bence yetersiz. Para cezası yanında gözaltı da uygulanmalı.
Tabiki burada devletin hiç mi suçu yok? Dünya'nın geri kalanı Çin'in yaptığı 14 gün tamamen sokağa çıkma yasağı içeren karantina uygulamasını yapamadı. Bu hastalığın başladığı Çin'de hiç bir sıkıntı yok şuanda. Hatta bu hastalığın başladığı Wuhan'daki canlı hayvan pazarında börtü böcek satılmaya devam ediyor. Biz ise yasakları belli bir saat aralığında tutuyoruz ki ekonomik faaliyetler zarar görmesin. Üretimin çarkları dönmeye devam etsin.
Yüzlerce kişinin mecburen işe gidip gelmek zorunda olduğu bir fabrikada başlayacak salgın ve kaybedilecek canlardan daha önemli o fabrikanın bacasının tütmesi. Maalesef son tahlilde ekonomik kaygılar insani kaygıların önüne geçmiş durumda.