SAMSUN (İHA) – Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Demir, 'Son günlerde yaşanan sel felaketleri bir kez daha göstermiştir ki, küresel iklim değişiklikleri ve Karadeniz Bölgesi'nde doğaya yapılan bilinçsiz ve kontrolsüz müdahaleler bu olaylarda etkili olmaktadır' dedi.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Demir son günlerde yaşanan sel ve su taşkını afetlerine ilişkin bir açıklama yaptı.
Giresun'da yaşanan sel felaketinde vefat eden şehitlere ve vatandaşlara rahmet, kederli ailelerine ve Türk milletine sabırlar dileyerek sözlerine başlayan Prof. Dr. Demir, 'İnşallah kayıp vatandaşlarımıza en kısa sürede ulaşırız, yaralılarımıza acil şifa diliyorum. Devletimizin, milletimizin yarasını saracağına inancımız tamdır' diye konuştu.
Küresel iklim değişikliği ve doğaya yapılan müdahalelerin bu olaylarda etkili olduğunu söyleyen Demir, 'Küresel iklim değişikliği ve buna bağlı kuraklığın etkisi güneyden kuzeye doğru yayılmakta, Karadeniz Bölgesi'nde son yıllarda karasal iklimin yansımalarını daha sık ve net görülmektedir. Özellikle son günlerde yaşanan sel felaketleri bir kez daha göstermiştir ki, küresel iklim değişikliklerinin ve Karadeniz Bölgesi'nde doğaya yapılan bilinçsiz ve kontrolsüz müdahalelerin bu olaylarda etkisi olmaktadır' şeklinde konuştu.
İklim değişikliğinin buharlaşmayı artırdığını bunun da ani yağış ve sellere sebep olduğunu söyleyen Prof. Dr. Demir, 'İklimin olumsuz etkilerine karşı önlem alınmaması halinde gelecekte daha büyük problemleri yaşamamız kaçınılmaz olacaktır. Dünyadaki iklim değişimine bağlı olarak ülkemizde bundan ciddi anlamda etkilenmektedir. Türkiye'de iklim değişikliklerinde ki farklılıklar ani yağış ve kuraklık olarak kendini göstermektedir. İklim değişikliklerine karşı tedbir alınmadığı takdirde doğal afetlerin artması kaçınılmazdır. Bunun son örneğini iki gün önce yaşanan sel felaketinde gördük' ifadelerini kullandı.
Karadeniz Bölgesi'nde son yıllarda artarak yaşanan doğal afetlerde iklim değişiminin etkisi kadar başka parametrelerin de olduğunu söyleyen Demir, 'Karadeniz Bölgesi Türkiye ve dünyanın göz bebeği olmasına rağmen insanoğlunun bilinçsizce yaptığı müdahaleler ile doğada bozulmalar meydana gelmektedir. Kontrolsüz yapılan HES'ler, dere yataklarında yapılan yetersiz ve yanlış ıslah çalışmaları ve betonlaşma doğada tahribatlar meydana getirmektedir. Son yıllarda Karadeniz'de deniz suyu sıcaklığının yükselmesiyle deniz suyu yüzeyinde oluşan buharlaşma; deniz üzerinden gelen hava hareketi ile dağlara çarparak ani ve kısa süreli şiddetli yağış ve akabinde selleri meydana getirmektedir' sözlerine yer verdi.
Doğal kaynakların korunması gerektiğini belirten Prof. Dr. Demir şunları anlattı:
'Her geçen gün Ülkemiz, küresel iklim değişiminin etkisini yaşayan bir ülke haline gelmektedir. Bundan sonraki süreçte toplum olarak duyarlı ve bilinçli hale gelmemiz kaçınılmaz bir zorunluluktur. İçinde bulunduğumuz dünyayı yaşanılabilir ve sürdürülebilir bir yer haline getirmemiz gerekmektedir. Doğal afetlerden korunacak uzun süreli projeler hayata geçirmemiz, doğal kaynaklarımızı korumamız ve geleceğe taşımamız bir zorunluluk haline gelmiştir. Doğal ve çevre koruma projeksiyonu yapılması gerekmektedir. Su kaynaklarımızdaki azalmaya bağlı olarak yaşadığımız sıkıntılar, mevcut suyun hidrolojik çevrimini tetikleyecek doğal olayların ve çevre etkilerinin azaltılması bu tür felaketlerin azaltılmasında önemli bir parametre olacaktır. Bu aynı zamanda tarımsal üretimi de etkilemektedir. Bu sene fındıkta belli bölgelerimizde ilkbahar ve yaz dönemlerinde; dökülmeler ve verimde düşüşler meydana gelmiştir. Fındık belli bölgelerimizde sulamasız yapılamaz hale gelmektedir.'
İklim değişikliğinin üretime de etkileri olduğuna yer veren Demir, 'Aşırı hava olayları, ani ve şiddetli kar(belli dönemlerde hiç yağmayan kar) ve yağmur yağışları, özellikle seller ve heyelanın daha şiddetli yaşanmaya başlanması, aşırı hava olayları sonucu tarımsal üretimde azalma, mevsimlerde kaymaların gözükmesi, mevsim trendlerinin değişmesi ve buna bağlı tarımsal üretimde azalmalar Karadeniz Bölgesindeki iklim değişiminin etkisi algısını kuvvetlendirmektedir. İklimdeki değişime bakıldığında Karadeniz Bölgesinin belli bölümlerinde yazları 1-1.5 aylık kurak dönemler görülmeye başlanmıştır. Seller ve heyelanların canlı türü ve sayısını azaltması, endemik türlerin yok olması önemli bir ekolojik problem oluşturmaktadır. Ayrıca deniz ekosisteminin ve balıkçılık sektörünün zarar görmesi, deniz sularının ısınması sonucu istilacı türlerin artmaya başlaması ve Akdeniz'deki türlerin Karadeniz'de görülmeye başlanması, Deniz suyunun ısınması sonucunda balıkların Karadeniz'in kuzeyine çekilmesi önemli problemlerdir' sözlerinin altını çizdi.
Prof. Dr. Demir, gelecekte yaşanabilecek problemleri 'Halk sağlığının olumsuz etkilenmesi, bakteriyel hastalıkların artması, kanser ve kalp krizi gibi sağlık sorunlarındaki artış, yapılaşma ve azalan kar yağışı ve doğaya yapılan kontrolsüz müdahaleler neticesinde su kaynaklarının azalması ve kirlenmesi, kar yağışının azalması sonucu yaylalardaki su kaynaklarında azalması ve aynı zamanda yer altı sularında azalma görülmesi, kaynak sularının kuruması bölgenin bugün ve gelecekteki önemli problemleridir' şekilde sıraladı.
Etkilerin en aza indirilmesi için yapılması gerekenleri sıralayan Demir, 'Bölgede ekosistemin korunması için çalışmalar artırılmalı, HES yapılacak bölgelere karar verilirken bütüncül havza planlaması, yani Kümülatif ÇED yapılması zorunlu hale getirilmelidir. Havzalar kendilerine has özellikleriyle ayrı ayrı planlanmalıdır. Ayrıca HES'lere yönelik izleme sistemi kurulmalı, mevcut HES'ler bu mantık çerçevesinde gözden geçirilmelidir. Selleri önlemek için ıslah projeleri ekosistemi yok etmektedir. Buna karşın yatak işgali kesinlikle önlenmelidir. Kanala konulmuş dere ıslahı değil, doğa ve ekolojiye uygun dere ıslahı çalışmaları yaygınlaştırılmalıdır. Tarım arazilerinde erozyonu önleyici bitkiler yetiştirilmeli, tarım dışı amaçlarla kullanılmamalıdırlar. Toprak işleme erozyona göre yapılmalı, arazilerde teraslamaya gidilmeli. Orman köylülerine, ormanları tahrip etmeyecek şekilde yeni ekonomik faaliyetler ve arıcılık faaliyetleri yaratılmalıdır. Yollar ve altyapı yatırımları sel ve heyelan göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Buna göre planlamalar yapılmalıdır. Yeşil yolun doğaya etkisi göz önünde bulundurulmalıdır. Dolayısıyla bundan sonraki sürecin çok iyi kontrol edilmesi gerekmektedir. Biz insana bağlı doğal afetlerin önüne geçebilecek önlemler almalıyız. Bu konuda hepimize sorumluluklar düşmektedir' diyerek sözlerini tamamladı.