İYİ DEMEM, DİYEMEM...

İYİ DEMEM, DİYEMEM...

Av. Tufan Akcagöz'ün kaleminden...İYİ DEMEM, DİYEMEM

Keşke 10 Ocak çalışan gazeteciler gününde, 'Sosyal medyanın zapturapt altına alınması lazım' diyerek, basın mensuplarının ve milletin kulağını çekmiş olmasa ve internet gazetecilerine aba altından sopa göstermeseydi.


Millet zaten söylediğinden, yazdığından korkar oldu..
Öyle kötü bir dönemden geçiyoruz.
Gazeteciler bu durumu alkışlamamış, biz de buna şaşırmamış olsaydık keşke..
Yeni eğitim öğretim yılı için düzenlenen toplantıda hiç konuşmasa, memleket sanki şiddet olaylarından kırılmıyormuş, her gün bir cinayet olayı duymuyormuşuz gibi; tutup öğretmenlere hitaben, 'Terbiye amacıyla öğretmen arkadaşlar çocukları okşayabilir.' demeseydi keşke.
O günden bugüne kaç dayakçı öğretmen Mahkeme önüne çıktı, hangi cezaları aldılar?
O günden bu güne kaç insanımız şiddet mağduru oldu kim bilir!
Hakkında FETÖ ile ilgili ulusal basında çıkan haberleri Samsun basını görmezden geldi; tek tük yazmaya çalışanlar da engellenmeye çalışıldı.
Beni kimin hangi dershaneye gittiği, kiminle nerde sohbet ettiği ilgilendirmiyor ama ortada bir iddia var, haber var ve bu tartışılmıyorsa, durum Samsun açısından vahim demektir.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Alican Uludağ'ın, bir kısım itirafçı ifadelerine dayanan ve kendisi hakkında ciddi ithamlar içeren haber aynen duruyor.
İsteyen, gazetenin sitesine girip bakabilir.
Bu iddia, iki kalem açıklamayı hak etmiyor muydu?
Çarşamba'nın bağrına saplanan hançer dediğimiz biyokütle santrali için, 'Bu santralin çevreye zararı olacağı yönünde bana bir bilgi gelmedi.' dememiş olsaydı keşke..
Çevreciler boşuna mı bas bas bağırdılar kardeşim, Samsunlu yurttaşlar boşuna mı eylem yapıp direndiler?
Bunların hepsi, kendisi Vali koltuğunda otururken oldu.
Evet, Samsun Valisi Osman Kaymak şimdi gidiyor.
Bir kararnameyle Mülkiye Başmüfettişi oldu.
Aynı kalemin mürekkebi ile imzalandı geliş yazısı, aynı imza ile gidiyor..
Zaten kendisi de, 'Bizleri bu görevlere layık gören Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyorum. Kalın sağlıcakla.' diyerek veda ediyor Samsun'a..
Oysa bu görevleri milletin kendisi verir, milletin seçtikleri değil..
Esas olan da millettir, teşekkür edilecek olan da..
Tüm bunlar olmasa, belki o zaman ben de onun için iyi diyebilirdim.
Ama işte diyemem, demiyorum..
O nedenle, güle güle gitsin..
Ancak şunu bilsin ki, sosyal medya da dahil zaten topyekûn zapturapt altındayız.
Ülkede siyasi mizah bile yapılamıyor.
Hiç kimse özgürce yazıp çizemiyor..
Kimse çoğu düşüncesini dile getiremiyor.
Kiminin ekonomik kaygısı tavan yapmış, kiminin başka endişeleri var.
Milletin haber alma hakkı sizlere ömür.
Öğretmenler kulak çeker, öğrenciyi sizin deyiminizle okşar ise Sayın Valim, o öğrenci de gücü yettiği zaman başka birini okşuyor.
Bizlerse inancımızın gereğini yerine getirmeye devam edeceğiz.
Fikirler özgür olsun, demokrasi daha fazla kök salsın..
Toprağımızı zararlı fabrikalara karşı mutlaka koruyacağız.
Daha çok özgürlük, daha çok demokrasi ve basın özgürlüğü talep etmeye devam edeceğiz.
Liyakat, devlet kurumlarında tek yükselme kriteri olsun diyeceğiz.
Hâsılı, Samsunspor kaşkolunu boynuna dolayıp gezmek güzel ve ruhumuzu okşuyor ama yetmiyor, yetmez..
İki Samsun maçına gitti diye yanlışlarını görmezden mi geleceğiz?
Asla.


Not: Yeni atanan Vali'nin kızı da AKP'den Milletvekili adayı imiş. Bunda şaşıracak bir şey yok. Bu devrin en etkili yükselme kriteri budur. Daha kötüsü de olabilir, Vali kendi de aday olabilirdi. Aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanı olan Cumhurbaşkanı'nın aldığı tüm kararlar siyasi, yaptığı tüm atamalar ve görevlendirilmeler de zaten siyasi nitelikte değil mi? Valiyi atayan da, AKP İl Başkanı'nı tayin eden de aynı kişi değil mi?