Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt, Moskova'da Nazım Hikmet'in mezarını ziyaret edip dua okuduğunu açıkladı.
Armağan Çağlayan'ın 'Gör Beni' programına MHP Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt konuk oldu. Ülkücü kimliği ile tanınan Enginyurt, programda 'Nazım Hikmet'in şiirlerini çok beğendiğini, hatta onunla aynı Türkiye sevdasını taşıdığını' belirtti. Programda çocukluğundan bugüne kadar geçen olaylardan anekdotlar sunan ve soruları içtenlikle cevaplandıran Enginyurt, 'Ülkücülerin komünistleri sevip sevmediği' konusundaki görüşlerini paylaştı.
'Komünistleri seviyorum desem abes olur'
Deniz Gezmiş'ten örnek veren Enginyurt, 'Komünistleri seviyorum desem çok abes olur. Ancak paylaşamadığımız ne var? Bakın benim Deniz Gezmiş ile ilgili savunduğum bir şey var. Deniz Gezmiş idam sehpasına gittiğinde 'Kahrolsun Amerika. Yaşasın bağımsız Türkiye' diye sandalyesine tekme attı. 7 Ekim 1980 tarihinde ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam sehpasına gittiğinde 'Kahrolsun Amerika. Yaşasın milliyetçi Türkiye' diyerek sandalyesine tekme attı. O zaman yaşayacak olan bağımsız ve milliyetçi Türkiye ise kahrolması gereken Amerika ve kapitalizm ise biz niye birbirimizle kavga edelim, niye birbirimizle mücadele edelim?' diye konuştu.
'Nazım'ın mezarını ziyaret ettim'
Nazım Hikmet konusundaki soruyu cevaplandıran Enginyurt, onun şiirlerini beğendiğini belirterek tarihi bir açıklama yaptı. Enginyurt, 'Nazım'ın mezarını ziyaret ederek Fatiha okuduğunu' söyledi. Enginyurt, şöyle konuştu:
'Moskova'ya gittim. Selçuk diye bir ağabeyim var, o da komünisttir, beni misafir ediyor. Artvinli sevdiğim bir ağabeyim. 'Ya Nazım'ın mezarına gidelim mi?' dedi, 'Gidelim abi' dedim. Kalktık Nazım'ın mezarına gittik. Nazım kabul etti etmedi bilemem ama bir de Fatiha okudum. Neden yaptım bunu, çünkü ben Nazım'ın birçok şiirini çok severim. Aslında ben Nazım'ı Türkçü kabul edenlerdenim, belki çok tuhaf gelecek ama. Nazım 1950 yılında Sultan Galiyev ile birlikte Türkçülük yaptığı için Polonya'ya sürgüne gönderildi. Ve Vera ile orada tanıştı. Nazım'ın hayatına baktığınız zaman 1950 yılından sonra müthiş bir Türkçülük görüyorsunuz. Ben de Türk milliyetçisiyim ve Nazım benden uzak değil ki? O zaman birbirimizden uzak değilsek, sevdamız Türkiye ise, sevdamız gençlerse, sevdamız doğa ise, insanların mutluluğu ve huzuru ise o zaman niye bu kadar nefret ve kin dili kullanıyoruz?'