YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ KURU KAHVECİ MEHMET EFENDİ
Gezi parkı direnişini, şiir yazabilen, en az üçünü ezberden okuyabilen, espriden anlayan, kitap okuma alışkanlıkları olan, haksızlığa karşı duruş göstermenin, bir insanlık görevi olduğunu savunan ve çevreye duyarlı olan gençler başlattı.
Hiç bir 'terörist' yakıştırmasını, o nedenle bu çocukların üzerine oturtamıyorlar.
Buna kimse inanmaz, inanmıyor.
Ağaç kesme ve doğayı tahrip etme işi, bu devrin vandallığıdır.
Bunu artık aklı başında olan herkes görüyor ve açık yüreklilikle söylüyor.
Oksijensiz kaldıkça yeşil bir yaprağa olan hasreti daha da artacak olan insanoğlu, sonunda doğanın düşman değil dost olduğunu anlayacak ama umarım iş işten geçmiş olmaz.
Hani diyor ya kızılderili şefi; 'Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık avlandığında.. İnsan, o zaman paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.'
İşte o hesap..
Ne diyorduk?
Gezi olaylarını, şiir seven çocuklar başlattı.
Şiir seven, kitap okuyan..
O yüzden attıkları her adım şiir gibiydi.
Zeki çocuklardı.
Namuslu ve dürüstlerdi.
Gezi'de bedenlerini ortaya koyan çocukların ellerinde duvarlardan şiir taştı bu yüzden.
Baksanıza şu duvar yazılarına, hepsi akıl dolu, mizah dolu..
'Alex gitti, sen mi gitmiycen?'
'Ayran kafası'
'Biber gazı cildi güzelleştirir'
'İsyanbul'
'Bu biber gazı bir harika dostum'
'Dün çok çeviktin polis'
'Biberi bal eyledik, meydanları dar eyledik'
'Sıkma demiyorum, hobi olarak yine sık'
'Polis kardeş, gerçekten gözlerimizi yaşartıyorsunuz. '
'Yaşasın tam bağımsız kuru kahveci Mehmet efendi'
'Biber gazı sıkmanıza gerek yoktu bayım. Zaten yeterince duygusal çocuklarız.'
Bunları üreten çocuklar, bu topraklara düşman olamazlar.
Keşke bu gençlerimizdeki cevherin farkında olabilseydik.
Bırakın, inanıyorum ki ülke yönetirler..
İçlerinde ekonomistler var, siyaset bilimciler var..
Teslim edin ekonomiyi, Berat Albayrak'tan iyi idare etmezlerse ben de hiç bir şey bilmiyorum.
Verin adalet sistemini ellerine, yargı bağımsızlığı nasıl olurmuş görün..
Ama yok!
Dışlayalım, hor görelim, anarşist diye yaftalayalım..
Bu gençlere yapılan muamele budur..
Oysa, başından beri daha sempatik yaklaşılsa, vatandaşın üzerine palalı esnaf yürütülmese, belki durum daha başka olur, o kadar genç ölmezdi.
Devlet, kin ve nefretle yönetilemez.
Memleket idâre etmek, ellerinde çevre duyarlılığını gösteren pankartlarla 'Mustafa Keser'in askerleriyiz' diye slogan atan çocukların espri dünyasını çözmeyi gerektirir.
Bunu becerebiliyorsanız ne âlâ!
Yok eğer beceremiyorsanız, elinizde insanları birbirine düşman edecek nefret tohumlarından başka bir şey kalmamış demektir.
Gezi parkı çevresinde çekilmiş onlarca fotoğraf var.
Bunardan bir tanesini unutmak hiç mümkün değil.
Beş kişi bir duvarın kenarına saklanmış..
Birinin gözünde deniz gözlüğü, diğerinin elinde Türk bayrağı..
Hırkalı, şapkalı bir amca.
Yanında yine emekli tayfasından biri daha..
Bir de kapişonlu, sakallı bir genç.
Bu beş kişiyi bir araya getiren şeyin adı, memleket sevgisidir.
Bunu kabul etmek istemedikleri için, geziye çamur atıp duruyorlar.
'Ben bu ağacı kestirmem, bu parkı talan ettirmem kardeşim!' diye yola çıkanlara, evden söktükleri fırfırlı perdelere sarılıp kefenimizle geldik diye yola düşenlerin, 'Gezi zekâlı' diye isim takmaları işte bundandır.
Oysa bal gibi biliyorlar ki; gezi zekâsı, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesillerin göstergesidir.
Bugün her şeyden ve herkesten çok, özgür bireylere, özgür düşünen insanlara ihtiyacımız var.
Aklını kiraya vermiş, itiraz etmeyi aklından bile geçirmeyen, sus pus oturmayı erdem zanneden insanlardan kendine de, memlekete de fayda gelmez.
Genç adam, sorgular, itiraz eder ve mücadele verir.
Gezi 7 yaşında.
Diyor ya şarkıda, 'En güzel çocuklar gidiyorsa zamansız, yürekte bu fırtına sürer amansız..'
Bazen fırtına iyi gelir. Tekneyi biraz yıpratır ama güvertede hiç pislik kalmaz..