Haftanın kitabında sizlere Yaşar Kemal'in şaheseri olan İnce Memed serisinin ilk kitabını anlatacağız.
Öncelikle şunu söylemek lazım:Yaşar Kemal’inİnce Memed serisi,Türk edebiyatının gelmiş geçmiş en başarılı romanlarından birisi olarak nitelendiriliyor, hatta en başarılısı olduğu da pek çok yerde dile getiriliyor. Elbette bunlar izafi şeyler, kişiye göre değişir, beğenilere göre değişir. En başarılı mıdır bilinmez ama başarılı olduğu kesin.
Yaşar Kemal ile ilgili oluşturulan bir imaj var ya da onun bir dünya görüşü elbette var. Bu ve benzeri sebeplerle Yaşar Kemal'e karşı hep mesafeli olan okurlar da var. Ancak İnce Memed politik bir eser değil, sıkı birroman.
Türk edebiyatını seviyor, takip ediyor, okuyorsanız eğer zaten Yaşar Kemal okumamak olmaz.
1950'li yıllarda Yaşar Kemal, İnce Memed olarak sadece ilk kitabı yazıyor, yayınlanıyor ve oldukça beğeniliyor. Romanı bitirdiğinizde roman gerçekten bitmiş oluyor aslında. Fakat sonra 70'li yıllarda ve 80'li yıllarda Yaşar Kemal 2, 3 ve 4. seriyi de yazıyor.
Peki, ilk kitap nasıl bir roman? Tabii ki, mesken tuttuğu Çukurova'yı ve Toros Dağları'nı başarılı bir şekilde anlatmış. Yaşar Kemal'in çocukluk hatıraları, yazarlık yeteneği ile birleşmiş ve mekân olarak Çukurova anlatılmış. Çukurovalı yetim bir köy çocuğunun, yani İnce Memed'in, eşkıyalığa doğru giden bir hikâyesi var. Elbette bir Abdi Ağa var. Burada köylülerin kanını emen kişidir Abdi Ağa ve aslında yalnız değildir ama davranış biçimi olarak iyi bir prototip çizmiştir Yaşar Kemal.
Tabii, Türk edebiyatında hatta Türk mizahında sıkça işlenen bir konu, köylüler, ağa baskısı, feodal düzen, baskıcı devlet yapısı… Yaşar Kemal de mutlaka bunları göz önünde tutarak yazdı bu eserini. Okurken, ilginç bir şekilde Kemal Sunal'ın Şener Şen ile birlikte oynadığı meşhur Kibar Feyzo filmi hatırlayabilirsiniz. Bazı diyaloglar ve sahnelerden dolayı olabilir bu. İlginçtir ve filminde büyük başarısıdır aynı zamanda. Ama onun dışında, köylülerin kendi topraklarında köle gibi çalışması ve kendilerine layık görülen az bir ürünle hayatlarını idame ettirmeye çalışmaları, üzerlerindeki baskıları, bir kahraman arayışları, yer yer Sovyetler Birliği’ndeki kolhoz sistemini hatırlatır. Yani baskıcı, köylüleri ezenin, devletin bizatihi kendisi olduğu bir sistemi hatırlatır. Yaşar Kemal bunu mu amaçlamıştır, açıkçası bilemiyoruz.
Romana döndüğümüz zaman elbette çok başarılı bir roman olduğunu söylemek mümkün. Akıcı bir roman, kendini okutabiliyor, duru bir anlatımı var. Yerel deyişlerin olduğu, türkülerin olduğu, efsanelerin olduğu, halk deyişlerinin olduğu, Çukurova'yı sadece coğrafi olarak değil kültürel olarak da anlatan başarılı bir roman İnce Memed. Haksızlığa uğramış, ezilmiş, insan yerine konmamış insanların hikayeleri var roman içerisinde ve bu haksızlığın, adaletsizliğin, daha doğrusu devlet eliyle düzeltilmediği ortamlarda insanların kendi adaletini sağlama çabaları var. 1930'ların Çukurova'sı var…
Romanda dikkat çeken bir husus da şudur: Çok fazla tekrar vardı. Tekrardan kastımız şu; insanların konuşmalarında “Evet, tamamdır, pekâlâ, olur” gibi onaylama sözleri neredeyse hiç yok. Mesela sayfa 364’te “Üç gün içinde dönmezsem bilin ki yakalandım” diyor İnce Memed. “Bilin ki yakalandım.” diyor yanındaki. Yani , tamam falan demiyor, onu tekrarlıyor. Sf. 278’te art arda üç kişi “bekleyecek miyiz?” diyor mesela.Bunu bir eksiklik anlamında söylemiyoruz, herhalde Çukurova'nın o dönemdeki konuşma tarzı böyleydi. "Olur, pekâlâ, tamam, evet, haklısın" yerine, onaylama anlamında cümleler tekrarlanıyor…
Yaşar Kemal, İnce Memed'in çocukluğundan başlayarak iyi bir profil ortaya koyuyor, karakteri başarıyla resmediyor. Olay örgüsü insanı içine çekecek kadar hem heyecan uyandıran hem de akıcı bir tarza sahip. Bir bölüm hariç, diğerleri genelde çok uzun değil ve okuma kolaylığı sağlıyor.
İnce Memed bir destan gibi… Bir zamanların Çukurova'sının anlatıldığı bir roman ve kuvvetle muhtemel çoğu gerçek hadiselere dayanıyor. Çünkü Yaşar Kemal’in ilk eserlerinden birisi ve dolayısıyla otobiyografik çizgilerin olduğu, çocukluk hatıralarının olduğu bir eser.