Av. Tufan Akcagöz'ün kaleminden BENİM MASKE İNGİLTERE'DE GEZİYOR
Bundan yıllar sonra biri, anlatın dese elbet anlatacağız.
Birilerinin kolera günlerini anlattığı gibi, veba dönemlerini anlattığı gibi..
Biz de içinden geçtiğimiz şu korona virüsü salgını nedeniyle evlerde hapsolduğumuz günleri, bir bir kâğıda dökecek, dillendireceğiz..
Belki şiir olacak..
Belki de roman.
Film olursa mutlaka korku filmi olur.
Trajikomik gelişmeler yaşasak da, mutlaka gerilimi yüksek romanlar çıkar ortaya.
Neden mi?
Öyle bir döneme denk geldik ki, öyle bir siyasi iktidar tarafından idare ediliyoruz ki..
Korona virüsle mücadeleyi bıraktılar, adeta muhalefetle mücadele ediyor, muhalif olanlarla cebelleşiyor, anlamsız bir kıskançlık içinde CHP'li belediyelerle rekabet ediyorlar.
Önce CHP'li Belediyelerin bağış toplamasını yasakladılar.
Hesaplara bloke konuldu.
Devlet içinde devlet olmaz denildi.
Yahu, sen de topla, o da toplasın..
Yok!
Olmaz!
Eskişehir Belediyesi'nin 25 yıldır aşevini yönettiği ve fakir fukaraya sıcak yemek dağıttığı hesaptan ne istediniz peki?
O da arada kaynadı.
Sonra, ücretsiz ekmek dağıtımını yasakladılar.
İçişleri Bakanlığı genelgesi var.
Vatandaşa, Belediye ücretsiz ekmek dağıtıyor diye sinirden ne yapacaklarını bilemediler..
Buna da, halka ücretsiz ekmek dağıtan Mersin Büyükşehir Belediyesi sebep oldu.
Sen kimsin Mersin Büyükşehir Belediyesi!
Kimsin sen!
Dün, daha önceden izin alındığı halde, sokaklarda dolaşan Kadıköy Belediye bandosunu yasaklayıp, üzerine bir de cezai işlem uyguladılar.
Dombıra çalsaydınız keşke, çav bella değil.
Bitmedi.
Tayyip Erdoğan, 32 milyon kişiye Sms kodu gönderildi diyeli 1 hafta oldu.
Bana ne kod geldi, ne maske.
Allah'tan, başvurunuz alındı yazısını okudum.
Ya alınmasaydı!
Dışarıda satılması yasak.
Çıkmak zorunda olmadığımızda mutlaka evlerdeyiz ama bazen de zaruri ihtiyaçları gidermek için dışarı çıkıyoruz.
Bendeki beyaz maske siyaha döndü.
Görüyorum ki, daha beter durumda olanlar var.
Hani maske?
Yok.
Oysa, haftada adam başı 5 maske istihkakımız vardı.
5'i bırakın, 1 verin..
O da yok.
Bir de, İngiltere'ye maske yolladık demezler mi!
Anladım ki benim maske İngiltere'de..
Hep İngiltere'ye gitmek isterdim.
Benim maske, benden önce gitmiş, oralarda geziyor.
Kızılay desen, elindekini Erbil'de dağıttı.
Anadolu Ajansı'nda okudum.
Koskoca devletin ajansı yalan haber yapacak değil ya!
Şaka gibi değil mi?
Keşke öyle olsa.
Şimdi asıl bomba geliyor.
Geçtiğimiz bu zor günlerde, vaka sayısının artma ihtimali karşısında Adana Büyükşehir Belediyesi sahra hastanesi inşa ediyor.
Ve bunu devletin hizmetine sunuyor.
Ömer Çelik, olmaz öyle şey dedikten sonra bir de ne görelim..
Adana İl Sağlık Müdürlüğü, sahra hastanesini mühürlüyor.
Neden?
Bir takım eksikleri varmış.
Tamamlayalım o zaman eksiklerini; böyle bir dönemde hastane mühürlemek nedir?
Hani seferberlik ilan etmiştik.
Sizin seferberlik anlayışınız bu mu?
Ankara, İstanbul, İzmir ve Adana..
Pandemi ile mücadele işini bu dört belediye yüklense, bunlardan iyi yaparmış ya; bu gerçeği gördükleri için isimlendirilemez bir telaş içindeler.
Ne diyorduk?
Bundan yıllar sonra biri anlatın dese elbet anlatacağız.
Maskeyi karneye bağladılar.
Bedava ekmek dağıtılmasını yasakladılar.
Hastane mühürlediler.
Bando mühürlediler.
Aşevlerini kapattılar.
Yardım hesaplarına bloke koydular.
Vatandaşa yardım eden Belediye Başkanlarına soruşturma açtılar.
Virüsle mücadele dışında her şeyi yaptılar.
Pandemi ile mücadeleyi bırakıp, belediyelerle mücadele ettiler.
İtalya, İspanya, İngiltere..
Bunun gibi otuz dört ülkeye yardım yolladık.
O yardım, bir bize gelmedi.
Vallahi de öyle, billahi de..