Haftanın kitabında, bu hafta sizlere Ayfer Tunç'un Kırmızı Azap adlı kitabını tanıtacağız.
Kırmızı Azap,Ayfer Tunç’un çok farklı yıllarda yazdığı 9 adet hikayesinin toplandığı bir kitabı. Daha önceki baskılarında, bugün bağımsız bir kitap olarak neşredilen Aziz Bey Hadisesi de vardı.
Ayfer Tunç, yaşayan en başarılı Türk kadın romancılardan birisi sayılıyor. Romanları büyük bir beğeniyle takip edilen Tunç’un hikayeciliği de gayet başarılı. Çünkü Tunç, çok iyi bir anlatıcı…
Buradaki dokuz hikayeden bahsetmek gerekirse, çoğunun onun tarzını yansıtan, acı yüklü insan hikayeleri olduğunu söyleyebiliriz. Yanlış anlaşılmasın, Ayfer Tunç acıyı anlatırken asla demogojiye yahut arabeske evrilmiyor. Güçlü bir kalemi var. Sıradan insanların iç dünyalarını deşip, oradan bir edebiyat eserine konu olacak şeyler çıkartmakta hayli başarılı. Mesela Kadın Hikayeleri Yüzünden adlı öyküsü, tam anlamıyla böyle. Böyle bir şey olabilir mi diye düşünüyorsunuz çünkü hastalık derecesinde bir saplantının, sonu trajik olacak bir süreci var.
Soğuk Geçen Bir Kış’ta kimsesiz bir adamla birlikte üşüyorsunuz.
Ancak asıl üşüme ardından gelende. Kar Yolcusu muhteşem bir pastoral anlatıma sahip. Bir demiryolcunun küçük dünyasına düşen bir kadınla olan öyküsü var. Kışı, soğuğu, gerilimi ve kurtları her zerrenizde hissedebileceğiniz şahane bir anlatıma sahip. Özellikle gerilim seviyesi harikulade bir şekilde tutturulmuş.
Mikail’in Kalbi Durdu hikayesinde yine bir karşılıksız aşk ve mahvolan hayat var. Çevremizde böyle insanlar var mı diye düşünmeye gerek yok, var aslında ama biz yokmuş gibi davranıyoruz.
Kırmızı Azap, farklı bir tarzda yazılmış. Bir edebi eser yaratırken, yazarın karakterlerle olan ilginç hallerini anlatmış Tunç.
Ardından gelen Kaybetme Korkusu ise önce bir baba-kız, sonra ise bir eş hikayesi barındırıyor. Tam bir Tunç hikayesi… Özünde trajik ama iç içe geçmiş anlatımların sonunda yine, sıradan bir insanmış gibi görünen, belki de komşumuz olan birinin iç dünyasının dışa vurumu…
Taş, Kağıt, Makas’ta iki eski dostun yıllar sonraki karşılaşmaları geri dönüşlerle işlenmiş. Yük ise topluma kahramanlık gibi sunulan bir askeri harekatın yıllar sonraki muhasebesini işlemiş.
Ve Fehime… Ah be Fehime… Ah küçük kız… İçimizi deşen bir üslup ve anlatım. Çocuk tacizi üzerine ta 2002’de yazılmış, yürek burkan bir hikaye…
Dememiz o ki, Ayfer Tunç kısa öykülerden pek hazetmeyen birinin bile beğenisini kazanacak kadar iyi bir hikayeci…