Samsun'da konuşan Su Yönetimi Genel Müdürü Bilal Dikmen, 'Yapılan birçok çalışmaya göre yakın bir gelecekte ülkemizin su kıtlığı yaşayan bir ülke durumuna bile gelmesi muhtemeldir' dedi.
Samsun'da bir otelde yapılan toplantıda konuşanSu Yönetimi Genel Müdürü Bilal Dikmen veSamsun Valisi Osman Kaymak, toplantıda önemli açıklamalarda bulundu.
'Türkiye'yi yakın gelecekte su kıtlığı bekleyebilir'
Yakın gelecekte Türkiye'yi su kutluğunun beklediğini ifade eden Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü Bilal Dikmen, 'Su en temel ihtiyaçtır. Ülkelerin ihtiyacına göre su kullanımı her geçen gün artmaktadır. Ülkemizde kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı bin 365 m3'tür. Nüfus artışı ve sanayileşme hızını da göz önüne aldığımızda 2050 yılında bu miktarın bin 179 m3'e kadar düşeceği öngörülmektedir. Bu verilere göre ülkemiz bugün itibariyle su fakiri olmamasına rağmen su zengini bir ülke de değildir.Su stresi altında olan bir ülke olarak değerlendirebiliriz. Hatta yapılan birçok çalışmaya göre yakın bir gelecekte ülkemizin su kıtlığı yaşayan bir ülke durumuna bile gelmesi muhtemeldir. Yeryüzünde canlı hayatının devamını sağlaması için su kaynaklarını sürdürülebilir bir yaklaşımla korumamız ve havza ölçeğinde yönetmemiz gerekmektedir. Ülkemizin su miktarının ve kalitesinin havza bazında korunması, iyileştirilebilmesi ve suyun sürdürülebilir kullanması maksadıyla 2011 yılında Su Yönetimi Genel Müdürlüğü kurularak su yönetimi konusunda kurumlar arası koordinasyonun sağlanması ve işbirliğinin arttırılması hedeflenmiştir' diye konuştu.
'Geçtiğimiz 50 yılda su kullanımı 3 kat arttı'
Su kullanımının her gecen gün arttığını belirten Bilal Dikmen, 'Su, hayatın her alanını bulunma durumuna göre olumlu ya da olumsuz olarak etkileyen önemli bir kaynaktır. Dünyadaki su kaynakları aynı miktarda kalmasına rağmen geçtiğimiz 50 yılda su kullanımı 3 kat artmıştır. Beşeri faaliyetlere bağlı olarak su kaynakları üzerinde kalite ve miktar açısından devamlı artan bir baskı söz konusudur. 2040 yılı itibariyle gıda ve enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 50 oranında, su ihtiyacının ise yüzde 40 oranında artması beklenmektedir. Dünyada 1,4 milyar km3 su miktarı var. Bu suların yüzde 97,5'i okyanuslar ve denizlerde tuzlu su olarak, yüzde 25'i ise yer altında, buzullarda, nehir ve göllerde tatlı su olarak bulunmaktadır. Bütün su kaynaklarının yaklaşık yüzde 68'i buz ve buzulların içinde hapsedilmiştir. Nehirler ve göller gibi tatlı su kaynakları dünyadaki tatlı suyun yaklaşık yüzde 1'ini oluşturmaktadır. Bu tatlı su miktarları da kıtalar arası su potansiyeli ve yaşayan nüfus oranına göre Dengeli bir dağılım göstermemektedir' şeklinde konuştu.
'Ülkemiz iklim değişikliğinin olumsuz etkileri yönünden yüksek risk grubu arasında kabul edilmektedir'
Türkiye'nin riskli bir bölgede yer aldığının altını çizen Dikmen şunları söyledi:
'Ülkemiz, küresel iklim değişikliği etkilerinin yoğun hissedileceği Doğu Akdeniz havzasında yer almaktadır. Bu nedenle ülkemiz iklim değişikliğinin olumsuz etkileri yönünden yüksek risk grubu arasında kabul edilmektedir. Ülkemiz ikliminde de küresel değişikliklere benzer değişiklikler gözlenmektedir. Ülkemizdeki su miktarının ve kalitesinin korunması, sürdürülebilirliğinin sağlanması, gelecek nesillere aktarılması büyük önem arz etmektedir. Su kaynaklarının kullanılması ve azalmaya başlaması, insanların yeraltı su kaynaklarını kullanmaya mecbur kılmıştır. Bu durum yeraltı sularının kalitesinin ve miktarının korunması ve kirlenmesinin önlenmesini ön plana çıkarmıştır. Yeraltı suları yer üstü sularından daha fazla bir miktarı oluşturmaktadır. Zor ulaşılması sebebiyle, miktar ve kalitesinde meydana gelebilecek bozuklukların tespiti ve rehabilitasyonu yer üstü sularına göre daha fazla çaba ve maliyet gerektirmektedir.'
'Yeşilırmak bazen çok kirli akar'
Suyun insan hayatındaki önemine değinen Samsun Valisi Osman Kaymak ise, 'Amasya Suluova'da kaymakamlık yapmıştım. Yeşilırmak bazen çok kirli akar. Balıklar ölürdü hemen telaşlanırdık. Devlet işini çok iyi bilir, tehlikeyi önceden görürse hangi tesisler yeraltı ve yer üstü sularımızı tehdit ediyor ve insanların sağlığını tehdit edeceği unsurlar önümüze bir rapor halinde sunulursa, bunun takibi ve uygulanması çok daha kolay olur. Bazen ise hangi tedbirler alınacak bilinmiyor. Bir tarafı temizliyorsunuz, başka bir taraftan kirleniyor. O anlamda uzmanların bir rapor ortaya çıkarması ve yöneticilere bu konuda uygulanabilir tedbirler paketi sunmalarını anlamlı buluyorum. Bu yönüyle projede emeği geçen herkese teşekkür ediyorum' ifadelerini kullandı.