NÜKAD-WIN Global Turkey Üyesi Yüksek Nükleer Mühendisi Gülçin Sarıcı Türkmen; 'R

NÜKAD-WIN Global Turkey Üyesi Yüksek Nükleer Mühendisi Gülçin Sarıcı Türkmen; 'R

'WIN (Women in Nuclear) Global Turkey' Üyesi Yüksek Nükleer Mühendisi Gülçin Sarıcı Türkmen, radyasyon ve nükleer santraller konusunda ön yargı ve korkuların daha çok bilmemekten kaynaklandığını belirterek, 'Radyasyon ve NGS'lerle ilgili ön yargıları aşmanın tek yolu araştırmak, öğrenmek ve anlamak' dedi.


Aynı zamanda Nükleer Enerji Mühendisleri Derneği üyesi olan Türkmen, radyasyon ve nükleer santrallerle ilgili merak edilenlere açıklık getirdi.

'Doğadan daha çok radyasyon alınıyor'
Radyasyonun tanımı ve insan sağlığına zararlı olmayan miktarı hakkında bilgiler veren Türkmen, radyasyonun, elektromanyetik dalgalar veya atom altı parçacıklar ile taşınan enerji olduğunu söyledi. Radyasyonun insanlar ve canlılar üzerindeki etkilerini daha iyi anlayabilmek için doğal kaynaklardan alınan radyasyon dozlarından örnekler veren Türkmen, 'Doğadan ve binalardan aldığımız doğal radyasyon dozları şöyledir: Kozmik radyasyondan aldığımız doz 0,4 mSv; yeryüzünden 0,6 mSv; yediklerimiz ve içtiklerimizden 0,3 mSv; vücudumuzdaki uranyum ve toryum nedeniyle 0,2 mSv; atmosferdeki silah denemelerinden 0,005 mSv ve binalardaki radon gazlarından 1,5 mSv. Diğer doğal kaynakları da kattığımızda toplamda yılda aldığımız doğal radyasyon dozu dünyanın neresinde yaşadığımıza bağlı olarak 2 ila 7 mSv arasındadır. Gerek film çekimlerinden gerekse tedavi nedeniyle aldığımız tıbbi amaçlı radyasyon dozu yılda yaklaşık 3 mSv kadardır. Yani doğal radyasyon seviyesi kadardır. Nükleer güç santralleri için ise ulusal ve uluslararası olarak kabul edilen izin verilebilir maksimum radyasyon dozu yıllık 1 mSv'dir. Ancak, nükleer güç santrallerinden normal salım nedeniyle gelen katkı yaklaşık 0,0001 mSv kadardır. Özetle, doğal ve yapay bütün radyasyon kaynakları hesaba katıldığında bir insan yılda ortalama 10 mSv'e kadar radyasyon dozuna maruz kalmaktadır. Yapılan çalışmalar kesin olarak göstermiştir ki, radyasyonda ancak 100 mSv'den sonra kanser de dahil olmak üzere canlı üzerinde çeşitli semptomlar görülmektedir' diye konuştu.

'NGS'lerden alınan radyasyon, doğadan alınan radyasyon oranından çok düşük'
Nükleer santraller ve radyasyon ilişkisini değerlendiren Türkmen, reaktörlerden normal salım nedeniyle oluşan radyasyona maruz kalma seviyelerinin, tesislerin artan elektrik üretimine rağmen düşme eğiliminde olduğunu kaydetti. Türkmen, 'Bu, kısmen teknolojideki gelişmelerden kısmen de radyasyona karşı alınan daha sert korunma önlemlerindendir. Genel olarak, nükleer tesislerden yapılan salımlar çok düşük radyasyon dozlarına yol açmaktadır. Bir nükleer güç santrali civarında yaşayan bir insan yılda ortalama yaklaşık 0,0001 mSv'lik etkin doza maruz kalır. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından açıklanan doğal radyasyon miktarı yıllık ortalama 2,4-2,8 mSv arasında olduğu göz önünde bulundurulursa, normal işletme koşulları altında NGS'lerden kaynaklı radyasyona maruz kalmanın oldukça düşük olduğunu görebiliriz' ifadelerini kullandı.

Beş katmanlı güvenlik var
Nükleer güç santrallerinin tasarımlarının temelinde 'Derinliğine Savunma İlkesi'nin yer aldığına işaret eden Türkmen, NGS'lerde güvenliğin nasıl sağlandığına ilişkin şu bilgileri verdi:
'Derinliğine savunmada amaç, radyasyon ile kamu ya da çevre arasına kademeli bir yapıda yerleştirilen fiziksel engellerin normal işletimde ve olası kaza durumlarında etkinliğini sağlamaktır. Derinliğine savunma stratejisi iki yönlüdür: Birincisi, kazaları önlemek ve ikincisi, eğer önleme başarısız olursa potansiyel sonuçlarını sınırlamak ve daha ciddi koşullara evrimi önlemek. Derinliğine savunma stratejisinin uygulanması, radyoaktif maddenin çevreye salınmasını önleyen ardışık engeller dahil olmak üzere birkaç koruma seviyesine odaklanmıştır. Derinliğine savunma genellikle 4 seviyede yapılandırılmaktadır. Bir seviye başarısız olursa sonraki seviye devreye girer. Birinci koruma seviyesinin amacı, anormal işlemlerin ve sistem arızalarının önlenmesidir. İlk seviye başarısız olursa anormal işlem kontrol edilir veya ikinci koruma seviyesi ile arızalar tespit edilir. İkinci seviye başarısız olursa üçüncü seviye güvenlik fonksiyonlarının belirli güvenlik sistemlerini ve diğer güvenlik özelliklerini etkinleştirerek daha da bariyerlerin bütünlüğünün korunmasını sağlar. Üçüncü seviye başarısız olursa dördüncü seviye, dış radyasyon salınımlarıyla ciddi kaza koşullarını önlemek veya azaltmak için kaza yönetimi ile kazanın ilerlemesini sınırlar. Son amaç (beşinci koruma seviyesi), tesis dışı acil durum müdahalesi yoluyla önemli dış salınımların radyolojik sonuçlarının azaltılmasıdır. Fukuşima kazasından sonra NGS'lerde güvenlik teknolojileri daha da geliştirildi. Akkuyu NGS de Fukuşima sonrasında çıkarılan derslere uygun şekilde tasarlanmıştır.'

'Ön yargılarla savaşmalıyız'
Radyasyon konusundaki kaygılarda önde gelen ülkelerden biri olan Türkiye'de, toplumun hassasiyetlerini gidermek için yapılması gerekenleri de anlatan Türkmen, şunları söyledi:
'İnsanoğlunun yüzyıllardır bilemediği ya da anlayamadığı bir durum ile karşılaştığında gösterdiği ilk refleks her zaman korkmak olmuştur. Radyasyon korkusunu da bu şekilde ele almamız gerekmektedir. Konunun özüne baktığımız zaman aslında radyasyon insanlar için yeni bir durum değildir. Gerek doğal radyasyon gerekse tıbbi uygulamalarda kullanımı ile günlük hayatımızın bir parçası durumundadır. Türkiye için yeni olan, nükleer güç santrallerinin kurulması. Nükleer güç santrallerinin normal çalışma koşullarında çevreye yaydığı radyasyon miktarlarını incelediğimizde doğal radyasyon seviyelerinin altında kaldığını görebiliriz. Burada riskli olan ve halkımızı tedirgin eden konu, bir kaza durumunda yaşanacaklardır ve bu noktada ön yargılı tepkileri çok normal karşılamak gerekmekte. Son yıllarda kurulan NGS'ler en gelişmiş güvenlik teknolojileriyle donatılmaktadır. VVER 1200 teknolojisiyle kurulan Akkuyu NGS'de güvenlik birinci önceliktir. Her türlü olumsuz senaryo düşünülerek tasarlanmıştır. Bizler bilime inanmalıyız. Radyasyon ve NGS'lerle ilgili ön yargıları aşmanın tek yolu araştırmak, öğrenmek ve anlamaktır.'