Liv Hospital Samsun Psikiyatri Kliniği'nden Uzm. Dr. Mehmet Çevik 'Takıntı' hakkında bilgilendirdi.
Çevik, “Kimi kağıdın, kalemin, kanepenin, koltuğun, dolabındaki giysinin veya ne bileyim mutfak rafındaki bardakların bile belli bir düzende olmasını ister; kimi evinin her santimetresinin ‘bal döküp yalanacak’ temizlikte olmasını, kimi hep aynı kanalı izlemeyi, aynı güzergahta aynı hızla araba sürmeyi, çizgilere basmamayı, işini hep aynı sırayla yapmayı. Eğer tüm bunlar sadece ve sadece istediğiniz ve keyf aldığınız içinse amenna, ancak bunları yapmadan rahat edemiyorsanız ve esasında yapmak veya düşünmek istemeseniz de yapıyor veya düşünüyorsanız sanırım siz de ‘takıntılılardan’ olabilirsiniz. Aslına bakarsanız birçok şekilde duyabilirsiniz adını; vesvese, obsesif kompulsif bozukluk, takıntı. Biz tıbben obsesif kompulsif bozukluk diyoruz. Eğer bir düşünce sizi bir işi yapmaya zorluyorsa, veya hiç aklınızdan çıkmayacak gibi sizi rahatsız ediyorsa, olur olmaz yerde aklınıza gelip onun istediğini yapmadığınızda sizi rahatsız etmeye devam ediyorsa ve bu durum 6 aydan uzun sürmüşse bu durum kendini göstermiş demektir” dedi.
Takıntıların en sık hangi konularda olduğuna değinen Uzm. Dr. Mehmet Çevik, “En sık temizlik ve düzenli olma ile ilgili takıntılar söz konusu olsa da; acaba en sevdiklerime zarar verir miyim? Şeklinde kendini gösteren saldırganlık takıntıları, ve ilginçtir ki özellikle en yakınlarınızla ilgili olabilen cinsel takıntılar, ve de son olarak inancınızın tam aksini size telkin edebilen dini takıntılar oldukça sık görülebilmektedir. Tüm takıntıların toplumun yaklaşık %3-6 arasında bir sıklıkta görüldüğünü söyleyebiliriz. Bu da milyonlarca obsesif kompulsif bozukluk hastasının var olduğunu bize gösteriyor. Bu son saydığım takıntılarda muazzam bir suçluluk hissi kendini gösterse de bu durumun tamamen hastalıkla ilgili olduğunu bilmek, bu düşünceyi kendinizin ortaya çıkarmadığını bilmek çok önemlidir” diye konuştu.
Saptanan takıntı durumunun nasıl çözümlenebileceği hakkında konuşan Çevik, “Takıntılarda ilk kural bunun bir hastalık olduğunun kabullenilmesidir. Bir takıntının ortaya çıkması ile tedaviye başvurma arasında ortalama 8 yıl geçmektedir. Halbuki bu süre ne kadar erken olursa tedaviye yanıt o kadar iyi olmaktadır. Takıntılar her ne kadar vakti ile tedavisinin zor olduğu düşünülerek ‘ruh kanseri’ olarak adlandırılmışsa da, günümüzde bilişsel davranışçı terapiler başta olmak üzere, EMDR, hipnoz yöntemleri ile birlikte uygun süre ve dozda ilaç kullanımıyla oldukça iyi tedavi yanıtı olabilen durumlardır” şeklinde açıklamasını sonlandırdı.