Kerami Gürbüz

Yürümekle Yollar Aşınmaz, Bağırmakla Hedefe Varılmaz

Kerami Gürbüz

Sürekli aynı yöntemler kullanılarak farklı sonuçlar elde edilemez.

Hatırladığım ilk İsrail'i Protesto ve Kudüs mitingi 1980 yılındaydı. 13 yaşında idim ve İmam-Hatip Lisesi orta 3.sınıf öğrencisi idim. 12 Eylül'den sadece bir hafta önce Konya'da yapılan ve bazı grupların provokasyonu nedeniyle 12 Eylül darbesinin gerekçelerinden biri olarak gösterilen bu mitingteki heyecan ve atılan sloganların İsrail'i bin kere yıkması, Filistinlileri ebediyen özgürlüğüne kavuşturması gerekirdi. Ancak bu ikisi de olmadı. Aradan geçen 43 yıl içinde benzer amaçla düzenlenen mitinglerin sayısı binleri, İsrail zulmü nedeniyle hayatını kaybedenler için kılınan gıyabi cenaze namazlarının sayısı 10 binleri geçmiştir, belki de.

Çin, II.Dünya Savaşı'nı takip eden yaklaşık 75 yıldan bu yana Doğu Türkistan'da Uygur Türkü soydaşlarımıza karşı zorla kürtaj, zorunlu kısırlaştırma, zorunlu doğum kontrolü, tecavüz, işkence, beyin yıkama, zorla evlendirme, haksız tutuklama, ceza evlerinde ve/veya tehcir kamplarında mahkumiyet, idam, cinayet vd yöntemlerle soykırım uyguluyor. Uluslararası kuruluşların raporlarına göre son yıllarda doğum oranında Çin'in genelinde % 9,6 oranında azalma olduğu halde bu oran Uygur Türklerinin toprakları olan Çin'in Sincan ve Kaşgar bölgelerinde % 60'lara çıkmış vaziyette! Kısaca hem soydaşımız, hem dindaşımız olan bir topluluk insanlık âleminin gözü önünde yok ediliyor. İsrail'in Filistinlilere revâ gördüğü insanlık dışı uygulamalara gösterdiğimiz tepkinin benzerlerini Çin'in Uygur Türklerine revâ gördüğü uygulamalara karşı da gösterdik. Yürüdük, slogan attık, olmadı nutuk attık, konsolosluklar önünde oturma eylemleri yaptık, vs vs.

Peki ne değişti?!

Birkaç haftadır Gazze'ye yönelik süregelen insanlık dışı, hunhar, faşist ve siyonist saldırılar ve katliamlardan sonra yine Türkiye'nin dört bir yanında protesto yürüyüş ve mitingleri yapılıp gıyabi cenaze namazları kılınıyor. Yine binlerce insanın gazı alınıp, on binlerce müslüman Türk de vicdanını rahatlatıyor (!) bu tür organizasyonlar sayesinde.

Bir süre sonra herkes kendi gündemine dönecek, tâ ki, İsrail, Çin ve/veya başka bir zâlim devlet, mazlumlara benzeri alçaklıkları revâ görene kadar!

Dünyadaki en iyi 3500 üniversite içinde İslâm İşbirliği Teşkilatı'na üye olan ülkelerde bulunan üniversite sayısı sadece 51.

Dünyada bir yılda yayımlanan toplam bilimsel makalelerin sadece %6,5'u İslâm İşbirliği Teşkilatı'na üye olan ülkelerin bilim insanları tarafından yazılıyor.

Müslüman ülkelerin dünya çapında ses getirecek düzeyde patentleri yok denecek kadar az ve hemen hemen marka değeri taşıyan hiç bir ürünleri de yok.

Kâbe-i Muazzama'nın etrafı Swissotel, Hilton, Four Points by Sheraton, Hyatt Regency, Le Meridien gibi dünya markası ve muhtemelen İsrail'in politikalarını destekleyen sermaye gruplarının otelleri tarafından Allah'ın evini ziyarete gelen Müslümanlara ihlasla (!) hizmet vermek için sıralanmış vaziyetteler. Medine'de Hz.Peygamber'in mescidinin (Mescid-i Nebevi) etrafının durumu da hiç farklı değil? Yine Mekke'de Medine'de aç kalırız diye bir endişeniz de olmasın! Çünkü McDonald's, Kentucky Fried Chicken (KFC), Burger King, Domino's Pizza, Subway gibi fastfood restoranları açlığımızı gidermek tabii ki Starbucks da kahve ve diğer içecek ihtiyaçlarımızı temin etmek için onlarca farklı mekanda Müslümanlara hizmet yarışındalar!? Cabası Çin'in ürettiği başta takke ve seccade olmak üzere binlerce ürün de Mekke ve Medine'yi ziyaret eden onbinlerce Müslüman tarafından satın alınarak evlerine döndüklerinde ziyaretlerine gelen misafirlerine hediyelik olarak dağıtılıyor. İslâm âleminin kalbi olan bu iki mübarek şehirde durum böyleyse zaten Müslüman ve Türk coğrafyasındaki genel durumu anlatmaya gerek var mı? Tarikat şeyhleri, İsrail destekçisi ülkelerin ürettiği en az 12 milyonluk lüks araçlara biniyor, ömrü boyunca çalıştığı birikimiyle o aracın bir tekerini alamayacak güçteki insanlar da o aracın üzerine gül yaprakları serpiyor desem Türk ve Müslüman dünyasının genel halini de zaten bu tablo özetler.

Daha acısı dünya islâmî değerlere sahip ülkeler endeksinde bile ilk 50 sırada bir tane dahi müslüman ülke yok. Yanlış okumadınız. İslâmın savunduğu ve insanlığa sunduğu kavram, kurum ve değerlere bağlılık yönünden belirlenen standartlara uygunluğun ölçüldüğü "islamilik endeksi"ndeki sıralamada bile Müslüman ülkeler içler acısı durumda!!! İnanmıyorsanız bakabilirsiniz :https://archive.is/fWyNX

Milli Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy, 1914 yılında görevli olarak gittiği ve yaklaşık 6 ay kaldığı Almanya'yı, İstanbul'a dönüşünde arkadaşlarına şöyle anlatıyordu :"İşleri var dinimize benzer, dinleri var bizim işlerimize benzer!" Aradan 110 yıl geçtikten sonra Âkif'in bu tespitinin artık değiştiğini söyleyebilecek olan var mı?!

Zalimlere ve zalimliklerine karşı yürümekle yolların aşınmadığı, bağırmakla, slogan atmakla hedefe varılamadığı defalarca deneyimlenmiştir. Öyleyse artık Türk ve Müslüman âleminin kökten bir yöntem değişikliğine gitmesinin zamanı gelmiştir de hatta geçmektedir. Türk ve Müslüman dünyasının önce kendi içinde kendi toplumlarına karşı adil, hakkaniyetli, hakikatli devlet yönetimlerini tesis etmeleri ardından da bilim, teknoloji ve evrensel değerlere katkı konularında çalışmak, çabalamak ve kaynak yaratmak için mesai harcamalıdırlar. Türk ve Müslüman âleminin ortak bilim-teknoloji enstitülerine, ortak uzay ajanslarına, ortak kalkınma ajanslarına vb kurum ve kuruluşlara sahip olmaları bundan da önce bu bilince sahip, duyarlı, âdil, tutarlı, kişilikli, özgün ve özgür fikrî alt yapıya sahip yöneticilere ihtiyacı bulunmaktadır.

Türk ve Müslüman âlemi pergelin sivri ucunu kendi inanç ve değerler sistemine sabitleyip, pergelin diğer ucunu insanlığın ortak değerleri olan evrensel değerleri kapsayacak şekilde açarak kendine gelme ve kendini aşma çağına girmedikten sonra bu dünyaya adaletin hâkim kılınması mümkün olmayacaktır.