Yazıları ilgiyle okunup takip edilen köşe yazarımız Akın Üner, 'Tekkeköy Seçimlerini Anlama Sanatı' başlıklı yeni yazısını samsun son haber okuyucuları için kaleme aldı.
Tekkeköy Seçimlerini Anlama Sanatı
Efendim, Tekkeköy'ün Çırakman köyünde dünyaya gelmiş bir fani olarak 40 yılı aşkın süredir doğup büyüdüğümüz ilçenin siyasetini takip ederim.
Bunca zamanda ne anladın derseniz, Tekkeköy'deki seçimler Samsun'u geçiniz Türkiye'de eşine benzerine rastlanmayan, tamamen kendisine özgü bir havada geçer.
Ankara siyasetinin dinamikleri Tekkeköy'de işlemez.
Samsun'da esen rüzgarlar, Derbent'ten öteye tesir etmez.
Biat kültürünün baskın olduğu Canik ve Çarşamba gibi iki ilçenin arasında yer almasına rağmen tamamen kendisine özgü sosyal bir mikroklimaya sahiptir.
Genel seçimlerde ölesiye A partili olan yerel seçimlerde Z partili oluverir.
Tekkeköy seçimlerinde kazanan her zaman Menfaat Partisi'dir.
Parti sadakati menfaatle başlar, menfaatle biter.
Makas değiştirmek için "işime öyle geldi" filan da denmez.
İlla bir bahane bulunur.
"Ben atadan babadan X partiliydim, aslıma döndüm" diyenini mi ararsın.
"Ölümüne Genel Başkanıma bağlıyım, ama partideki bazı yamuklar bizim adama yanlış yaptı" diyenine mi rastlarsın.
"Partimin gösterdiği aday başkanken bana lolo yaptı, bu defalık böyle" diyene mi denk gelirsin.
Kısacası her seçim öncesi zarlar baştan atılır.
Kimine düşeş gelir kazanır, kiminin düşleri kabusa döner.
Son gece fakir vatandaşlara paralar dağıtanlar, mahallenin girişlerinde nöbet tutarlar ki kendilerinden sonra başkaları gelip fazlasını vermeye kalkmasın!
İddialı başkan adaylarının mitinglerindeki kalabalıkları Büyükşehir adayları bile toplayamaz.
Kardeşler, amcaoğulları, dayımgiller birbirine küser.
Kahvehaneler bölünür, kadınların gün grupları dağılır.
Yüzlerce arabalık araç konvoyları yapılır. Hangi adayın konvoyunda kaç araba var diye üşenmeden sayılır ki psikolojik üstünlük kimde anlaşılsın.
Zihni sinir projeler uçuşur. Fakülteler, hastaneler, alışveriş merkezleri vadedilir. Velakin bunların yapılıp yapılmayacağı aslında kimsenin pek umurunda değildir. Taraftarların tuttuğu adaya olan imanı tazelensin, yeter.
Seçim gecesi zayıf adayların çekildiğine dair balonlar uçurulur.
Büyük gün geldiğinde hasta yatağından kaldırılan seçmenlere oy attırmak için sandık başına refakatçi girmek isteyen yakınları nedeniyle hır gür eksik olmaz.
Bazıları gaza gelip açık oy atmaya kalkar.
Nihayet sandıktaki son oya kadar dikkatle sayım yapılır. Sandık kurulundaki memurlara bolca itirazlar yapılır.
Önde giden aday, nal toplayanları kızdıracak nahoş şakalar yapar.
Muhtar adaylarının taraftarları bile gırtlak gırtlağa gelir.
Cep telefonlarıyla sayımlar kaydedilir, canlı yayınlar yapılır.
İşlem biter bitmez sandık başındakiler diğer sandıklardaki sonuçları öğrenmek için telefon trafiğini patlatır.
Whatsapp çökme noktasına gelene kadar hunharca kullanılır.
İlk sonuçlar pek inandırıcı bulunmaz, birkaç yerden teyit edilir.
Bir süre herkes kazandıklarına inanır. Sadece iyi sonuç gelen sandıklar paylaşılır. Kötü sonuçlara itibar edilmez, belki biraz küfür edilir.
Bütün bu hengameden sonra kazanan başkan adayının evinin önünde bin kişi toplanır.
Meşaleler yakılır, havai fişekler atılır. Omuzlara alınan aday için "en büyük bizim başkan" nidaları atılır.
Seçimlerden galip çıkan muhtarlar köy meydanlarında tabancalarını çıkarıp saydırarak zaferlerini ilan eder.
Kaybeden taraf homurdanarak evine kapanır.
Herkes evine gider, Samsun'da, Ankara'da, İstanbul'da kimlerin kazandığını öğrenmek için televizyonların başına geçer.
Ertesi sabah vakitlice herkes evden çıkar. "Nerde kalmıştık" diyerek bir dahaki seçime kadar rutin hayatlarına geri döner.