Samsun Son Haber Köşe Yazarı Akın Üner'in kaleminden, 'BATI TRAKYA'DA HER ŞEY OLABİLİRSİN AMA TÜRK OLAMAZSIN!'
Geçtiğimiz günlerde Yunan devlet televizyonu ERT, Batı Trakya’ya giderek Müslüman azınlık konusunu işleyen kısa bir program yaptı.
Bu arada rahmetli Sadık Ahmet’in kurduğu Dostluk ve Eşitlik Partisi’nin genel başkanı Çiğdem Asafoğlu ile de bir röportaj yapıldı.
Bu aslında önemliydi, çünkü Yunana resmi görüşlerinden farklı olarak DEP, Batı Trakya’daki azınlığın Türk kimliğinin altını çiziyor.
Nitekim röportaj esnasında da Asafoğlu, azınlığın Yunan yasalarına saygılı birer vatandaş olarak yaşadığına dikkat çektikten sonra Türk kimliğinin özgürce ifade edilememesinden doğan rahatsızlığı dile getirdi.
Her ne kadar bu kadarcık bir söz hakkının verilmesi bile Yunan resmi makamları açısından hayli ileri bir adım olsa da Batı Trakya Müslüman Türk azınlığını bölüp parçalamak için görevlendirilmiş bazı unsurlar hemen tepki verdi.
Bunlar koro halinde “Batı Trakya’da Müslüman azınlık vardır, Türk yoktur” diye çemkiriyor.
Bazı iş birlikçiler de “Batı Trakya’daki azınlıklar, Pomak, Çingene ve Türk” olmak üzere üç gruba ayrılır, bu nedenle tarif ederken “Müslüman azınlık” ifadesi kullanılmalıdır diye konuşturuluyor.
Hatta bunlar, kendilerini meşrulaştırmak adına, “Türkiye’ye bağlılık hissedenler kendilerini Türk diye isimlendiriyor. Oysa bizler, yüreği Yunanistan için atan Müslüman Yunan vatandaşlarıyız” diye konuşuyor.
Şurası gayet açık ki Yunanistan’ın buradaki resmi politikası tamamen Türk karşıtlığı üzerine kurulmuştur. Türk adıyla dernek kuramaz, Türk adıyla örgütlenemez, Türk kimliğiyle tabela dahi asamazsınız.
Ancak Pomak ya da Çingene gibi etnik isimler kullanmakta hiçbir sakınca görmezler.
Hele Müslüman ya da İslam kimliği sonuna kadar kullanılabilir.
Yani, Batı Trakya’da Hıristiyan, Müslüman, ateist, Pomak, Arap, Çingene, Trakyalı vs her şey olabilirsiniz. Bir tek Türk olamazsınız!
Bir dönem, Türkiye’deki iş bilmez bazı bürokratlar, farkında olmadan Yunanistan’ın bu politikasına destek oldular.
Türkiye’den gönderilen diplomatik misyon, diyanet personeli, milli eğitim çalışanları Batı Trakya gerçeklerini bilmeden bölgeye geldikleri için anavatandaki gündem üzerinden Türk azınlıkla diyaloğa girdiler.
Anavatandaki değişen gündem ve söyleme paralel olarak kimisi din kardeşliğini, kimisi cemaatçiliği, kimisi (bölgede yaşayan Bektaşi inancına sahip Türkleri dikkate almadan) Sünni inancını öne çıkardılar.
Türk kimliğini dile getiren seçilmiş müftülerimizi, yıllarca Türk kimliği ile dernek açmaya çalışanları, Türkçe yayın yapmak için çırpınan medya mensuplarını dinlemediler.
Farkında olmadan yapılan bu hatadan yavaş da olsa dönme eğilimi olduğunu memnuniyetle görüyoruz, ancak yeterli değil… Batı Trakya’da iş işten geçmeden Türk kimliğini muhafaza edecek bilinçli diplomatik söyleme, Türkçe dil ve dini değerler eğitimine ihtiyaç bulunuyor.
Bu konuda Türkiye’deki Batı Trakya dernekleri başta olmak üzere Balkan STK’ları ile de düzgün ve yapıcı bir ilişki kurulması büyük önem taşıyor.
Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu, Lozan Mübadilleri Vakfı, Karadeniz Rumeli Dernekleri Federasyonu, Batı Trakya Türkleri Derneği, Samsun Mübadele Derneği gibi bölgeyi iyi tanıyan, yapıcı ilişkiler kurma becerisine sahip STK’lar ile siyaset üstü bir bakışla temas kurulması gerekiyor.
Aksi halde Batı Trakya’ya yönelik olarak bilgiden ve milli bilinçten yoksun olarak atılan her adım, iyi niyetli bile olsa “zücaciye dükkânına giren fil” etkisi yaratmaya devam edecek.